BİR ÇİFT SÖZÜM VAR ANBARCIK

 

Hayati Kuzucu

1

 

Bir aref’e günü, Anbarcık sana geldik.

Bulunur sandık elbet, bir tanıdık bildik.

Neler ummuştuk sende , neler bulduk.

Ipıssız her yer ,nerede çınlayan sokakların ?

Nerede Arefe de çörek toplayan , çocukların ?

 

2

Boruklu’ya baktım, bir hoş geldi gözüme .

Kepez yan yan durur ,bakmaz yüzüme.

Sesime ses yok , cevap gelmez sözüme.

Yok bir aşina ses, yok tanış bir yüz ,

Evler bizden öksüz biz evlerden öksüz .

 

3

Her şey birden karıştı ,her şey kördüğüm.

Dilim tutuldu ,boğazımda koca bir düğüm.

Bakıyorum amma ;yok gördüğüm.

Hissettim, yere ağır geldi yüküm.

Daramı topladım, üstüme çöktüm.

Bir girdap  çekerken beni, toprağa attım kendimi.

Dürüldü toprak ,bir avuç etti bedenimi.

Sual sordu bir tokmak, dağıttı beynimi.

Nedir bu hal ,var mı bunun  bir anlayanı ?

- İşte bu an zamanın intikam anı..

.....

.....

4

Duydu kulağım, ,gördü görmeyen gözüm.

Güldü köşeden gelenleri görünce ,yüzüm.

Yüreğim çırpındı , durdum ezim ezim...

Boruklu, Kepez güldü, dediler bu oğul bizim...

Fıtrat böyle , kavmini arar kişi ezelden ezel.

İnsana vatanı ; sevdikleriyle daha bir güzel.

5

İşte benim elim, işte benim obam.

İşte benim evim, işte benim yuvam.

Selamlarım hep sana, seninle duam.

Bu gün derdime dert katan, Anbarcık.

Kalıp öksüz, eli böğründe yatan Anbarcık.

 

6

Gördük görüştük , kalmış elimiz günümüzle.

Sen o musun ya, sen bu musun diye diye ...

Döktük döküştürdük , insanca halimizle.

Her sual her cevap, sarstı bizi derinden,

Zamana yenilmek , insanın kaderinden.  

.......

7

Akşam oldu ; sana şimdi hoşça kal derken,

Bir sabah tek başıma ayrılmıştım senden.

Ve melül mahzun   nenemden dedemden .

Şimdi toprağında yatar onlar ,yapayalnız Anbarcık.

Bu kez yanımda insanım çok , değilim yalnız Anbarcık. 

8

Çapıtlıçalı’dan inerken ,Kozağaç’a doğru.

Akşam gurbeti sardı , eğri büğrü yolu.

Susturamadım, içimde ağlayan çocuğu.

Birde ben anlatayım geçen yılları sana Anbarcık .

Sözüm; melali anlayan insanlara Anbarcık ...

 

..... 

9

Kim sofradan atmıştı , benim, tahta kaşığı mı ?

Kütük Iramazan dayı yontmuştu, benim  kaşığımı.

Celmen evimizde yatayım , sallan beşiğimi.

Beşiğin ardına neden gurbet demişler.

İnsanımızı gurbet kundağına belemişler...

.........

........

 

10

 

Çerçiler gelirdi ,köye çerçiler giderdi.

Gelinler kızlar başında biterdi.

Üç çorap eskisi ,bir cizim boncuk ederdi.

Ne çerciler kaldı artık, ne çorap eskisi.

İhtiyarlara diyorlar şimdi , insan eskisi.

 

11

Düğün dernek olsun, davullar vurulsun.

Keşkekler döğülsün ,maşalalar kurulsun.

Okucular’a töremizdir  divanlar durulsun . 

Sofraların daim bereketli olsun Anbarcık...

Kile kile üstüne kalksın ,çuvalların dolsun Anbarcık...

12

Hicap bağlarında ,gezdi gezeli.

Saklı yel esse utanıp, kızarır ezeli.

Yedi yayla çiçeğidir Türk’ün güzeli.

Yad ele verip ayırmayın yurdundan,.

Eriyip bitmesin sıla derdinden

13

Gurbet, dalında yapracığı sarartır.

Dengi değişmiş ,karataşları ağartır.

Dal gündüzü gece eder karartır.

Çalı başları da olsa ,yerinle yurdun.

Say güllü döşekte , yattın uyudun.

 

14

Altınlar boynunda bir yeni gelin...

Yengeler suya götürcek , güğüm verin.

Dama çıksın güveyi, hele bir  durun.

Boynu karafilli gelinler ,sudan gelmiyor.

Gelinlerin  ar bürgüsü kalktı ,kimse bilmiyor.

 

15

Şallı İzzet’ten , birez şeker alalım.

Dükkeni yokuşta, beraber çıkalım.

Kader şekeri versin de bakalım.

Açtık okuduk kader yazısını : ütüldük.

Cezayı ağır kestiler , deryalara atıldık.

 

16

Nasuh Yusuf Aylım’ı ,kahve açtı müşterisi çoktur.

Kara Bayram oğlu Veysel’in ,gözü toktur.

Kör Veli Bey’e diyecek ,sözümüz yoktur.

Ordan oraya koştuk, boşa kavrandık.

Tüm bardakları kırsak da atik davrandık.

 

17

Saç vuruldu ocağa ,kokusu dağ aşırır.

Neslen teyzem heral , hamurlu ekmek pişirir.

Katmarda ustadır , tezesine insan şaşırır.

Katmarını çok özledik biri bize getirsin

Ben yoğum arkadaş ,Selamiyle Lütfi bitirsin...

 

18

Dar vakit sormayın, ben nerelerdeyim?

Gökçeçayır’dan indim derelerdeyim.

Gezekçiyim, Şamlık’ta gezelerdeyim.

Karankılar çöktü ,göremem sağımı solumu,

Elim obam yok ki kime sorsam yolumu.

19

Çiçeklitaştan aşağı sapanla  bir taş attım.

Menevşelimaar’da biraz eğlendim yattım.

Şahanlık’tan aykırladım ,Kocadüz’ü aştım.

Korkudan sinmiş ardıç altına yıllar.

Ben ararım onları , onlar da beni arar.

 

20

Hacı İmam, sabah ezan mı okuyor?

Mahlukat bir olmuş susmuş duruyor.

Açılmış cennet bahçeleri kokuyor!...

Her sabah ezanı Hicaz’dan, duy Anbarcık,

Melekler kıyamda sende uy Anbarcık...

21

Ün ettik çocuklar, Karavelitaş’ından

Selicederesi’ne keklik indi; gidiyoruz peşinden. 

Karadüz’e varmadan , ayrı biri düştü eşinden

Çil yavrusu gibi dağıldık, hepimiz bir yana.

Şiirim ebedi bir bergüzardır beni duyana.

22

Gün batarken , dar boğazdan bakınca...

Zengin fakir ocakları yakınca .

Dumanlar ince ince tütünce.

Neden tütmez, bizimde odumuz ocağımız .

Kimsesiz mi kalmış köşemiz bucağımız .

 

23

Şalbalıyatakyerin de değil, Kıyalmalıdüzde’yim.

Ararsanız beni eğer Yanıkyüzü’ndeyim

Yağmurda ocak çattım, kopur közündeyim.

Ardıç altına , ateş çatsam çatsam  ısınsam.

Acıktım köze ekmek ,atsam  doyunsam.

 

 

 

24

Kara Bayram bii’r evetidir gidiyor.

Ömer Şükür ,”Öksüz” üstünde kahve içiyor.

Musa Dayım , düşünceli ölçüp biçiyor.

Sıra sıra olup gelmiyor gidenler.

Hal -i esrar dan bilmiyor kimseler.

 

25

Mıstan Şükür’ü ayaklı beladır , bastonlu.

Dobra eder sözü , lafı falanlı fastanlı.

Alıüsen kırık şırınga ,şifası destanlı.

Bir ömür boyu seçemedik akla karayı.

Zaman neşteri açar, en zalım yarayı.

26

Hacı Bakı ,Ekizce’de ekin biçiyor.

Sıntıraş gibi orak yerden geçiyor.

Koca Yörük Yakaharım da ,kuzu şeçiyor

Gördük birbir hayal olup geçtiler…

Ömür libasını ölçüp ölçüp biçtiler.

 

27

Koca Bekir’in kükrer bir sesi vardı.

Kalkınca Oda önleri , sanki dardı.

Sözü doğruydu,sertliği taş kadardı.

“Boz Deve kervanları” onu da aldı götürdü

Dermenucu’nu geçirdi,hep insanımızı bitirdi

 

28

Ramazan Dayım ,yavaş yavaş yürüsün.

Kar çok , Garip Ismayıl damı kürüsün.

Yolda belde kalanları Allah korusun.

Alaca karanlıkta iz süren avcılar...

Dökmeyin ak kar üstüne al kanlar.

 

29

Zeynep halamın bre sakının taşından.

Kara İbram’a öfke gelmiş ,aklı gitmiş başından.

Kara Durmuş oğlu Veli emmim , ardı sıra peşinden.

Bilmem hayal mi idiler bilmem ne idiler?

-Aramayın bizi ; sayın hiç yoktuk- dediler.

 

30

Hasan Çavuş’un adımı mahur bestedir.

Zariftir, hem dili şeker destedir.

Işkın Ahmet’i oldum olası hastadır.

Dünyadan neler umdular ,neler buldular

Meşeler altında; bir avuç toprak oldular.

 

31

Öküz güleştirdik , toplanıp Korubaşı’nda.

Solaklar Üsen’inin tosun, baş olacağı kesinde.

Alasarı’mız yenildi ,canım  on dört yaşında.

Gelmez bir daha bilirim ,geçen günlerim.

“Ardıç değneğine binip koşan günlerim “

 

 

32

Hatıp Kerziben’i Yenge ,Araplarbağı’nda.

Kirmeni elinde , tavukları yanında.

Gök Dudu Halam oturmuş yukarı başında .

Geçip bir aynadan ,sırra kadem basılır.

Yalan aynasına girenden umut kesilir.

 

33

Uzunarıf kurnazdır , gezer kürke bürünür.

Çavuş Veli’sinin yaaşidır dili, sanki erinir.

Müdüroğlu Mustafa; neler bilir de bilmez görünür.

Bir hay huydur gidiyor, kimse kimseyi duymaz.

Kapıda bir bekçi var ;sırası gelmeyeni koymaz .

 

34

Veli Dayım baharda , avluya cıngırdak kurar.

Göbekte yağla kömür, cayır cayır cayırar.

Asmak ,düz ,tüngüme binme çeşidi var.

Asmak bindim de ters gördüm dünyayı.

Bir düşersen görürsün , Anya’yı Konya’yı

35

Yazır’la kavga var, nöbet sizin devrede .

İngiliz yan kayışlısı önde, beş tüfekli geride.

Mevziler kazıldı Ilancık’tan beride .

Hazır askerdir Türk’ün kızı kızanı.

Çıkmaz asla arasından bir saf bozanı .

36

Neneciğim hasta mı acep, başını eğer ...

Oğulcuğu düşmüş aklına da yaş mı döker.

Karşıdan beni görünce  , Allahım ne güzel över .

-Paşa paşa ,keklik koymuş taşa ,vuramamış Paşa

Nene, niye koyup gittin beni bu taşa.

 

37

Güççük Yağıbasan’da tayfaca mal güttük .

Madanmaarları’na öğlen inip, döküldük.

Bövelek gelmeden el değnek dikildik.

Gelirse bir hele ” hayvanı budaksız şama çıkarır”

Tokatcı eline düşmeyelim , bizi akşam dayak çağırır .

 

38

Hatıp Mehmed’i hoş sohbettir gam dağıdır.

Takır gagam ,dertli buldu mu avutur.

Muhtarlık derdi varsa hele  zor tutulur .

Mübarek bir derttir ki bitmez tükenmez.

O da olmasa valla günler çekilmez(!)

 

 

39

Sultan ,Gala Aşana Kemile teyzelerim.

Hele Irafıya’yla Hafsa ,ölüyü güldürenlerim.

Ne diyeyim bilmem , Nene didarı yüzlülerim.

Nasip kuşunun ardına düştük, dönemedik.

Döndük amma sizleri bulamadık.

40

Abalarımız vardı ,hilkati ardan...

Karda leke vardı ,onlar aktı kardan.

Yavuklu görünce atar, kendini yardan...

Yol gıragına duralım ,bir kez daha görelim.

Bir düş imiş hepsi, nerden bilelim.

 

41

Acın içimde ,canım Pakize Hala.

Hayal meyal hatırımda ,Cemile Aba.

Şehit Osman Kuzucu ,Türkcan Kemal Aga.

N’oldunuz anlamadım sizler n’oldunuz ?

Bir baharcık açtınız da  sonra soldunuz…

 

42

Ayan kızı koca Aşalı, ireistir kadınlar önünde .

Tıngaz Meryemcesi zor tutulur, harman gününde .

Kara Aşana ,Tursun yenge terzidir kendi işinde . 

Nene söyle bene gurbet yeleği diksinler.

Dar geliyor bu yelek; söküm söküm söksünler.

 

43

Deli gönlüm, Toptaşın’da esenlerle yarışsın.

Halalarım maşallah desin, eller bana bakışsın.

Selami ,Mukadder ,Faruk yanım sıra koşuşsun.

Düştü yadıma seneler , bağrıma oturdu taş gibi.

Süzülüp düştü bağrıma bir damla yaş gibi .

 

 

44

Hıdır Mehmed’i lüle yakar tütün içerdi.

Yarım İngiliz kilot pantol giyer, gezerdi.

Eşi Dudu yenge candı ;dünyaya değerdi.

Kavı çakmağı yanında yakıyor.

Kavı ıslanmış taşı boşa çakıyor.

 

 

45

Halaoğlu Finalı , elde tespih , gezer pazarı.

Avşar Beyleri çalar biri , gözde efelik nazarı.

Kimse bilmez ,gurbet ellerinde kaldı mezarı.

İnsanoğlu bu mum misali yanıp yanıp söner.

Akıbeti böyledir ,dünyaya gelmemişe döner.

 

 

46

Nızam Abdullah’ı iyi ustaydı çalışırdı.

Hani ben koca insanımda öyle konuşurdu.

Zere Teyzem , hatır nazdı ele karışırdı.

Tatlı bir söz ,senelerce kulakta çınlıyor.

İyiler gidince, insan kötüyü anlıyor.

 

47

Ömerali Zeybek’se eğer yolda yoldaşın .

Hiç ayrılma yanından varsa da bir işin.

Lafı söylerken ,bir düşün on taşın.

Düşersen diline eğer yıllarca gitmez.

Sanaya olursan millete ,hiç mi hiç bitmez.

 

48

A kız yalnız mı kaldın yayla yolunda.

Güğüm sırtındadır, çelkez kolunda.

Bülbülle ötersin , hasret gülünde.

Akşam olur gül dalında, bülbül güderim .

Gül dalı dar geldi bana , gurbet ele giderim

 

49

Akpınar neydi, harıl harıl harlardı,

Bağyanı’nda sular , şarıl şarıl şarlardı.

Ambarkaya’ya buz dağından gelir derlerdi.

Pınarlara artık serçeler de konmuyor.

“Kitabın haber verdiği günler oluyor”.

 

50

Kış gecesi bacadan sepet sallamaya,

Arkadaş saldık ,çocuk toplamaya.

Aşa’cadan üzüm Eminece’den erik haklamaya

Damlar yıkıldı ,çocuk güpültüleri bitti

O çocukların hepsi bir başka diyara gitti.

51

Perli oynadım ,Safiya Alı’sı damında.

Kırçıl düştüm ,sıram geldi sonunda.

Kozlarım bitti , ilik kalmadı kolumda.

Bir attılar bizi de perli olduk, dağıldık.

İşte böyle; bir varmış bir yokmuşa sayıldık.

 

52

Nesi varda kız gardaş hele nesi var.

Gabazlar deresinde bir gelinin yası var.

Kuru candan başka ,bilmem nesi var.

Ağlama gelin ağlama yazmanı soldurma

Susuz dereleri  yaşlarınla doldurma.

53

Şamsekisin’den ötede Durakmaarı’nda durduk.

Bir çift tosun koştuk ,Kuyumaar’da çift sürdük.

Nalpara’da yoktu soğuk, Kırsaylarda gördük

Üşüdük yuvadan uzak tittir titriyoruz.

Aç kucağını Anbarcık ısınalım, çok üşüyoruz…

54

Yazılıtaş'ta toplanmış ,hacılarla hocalar.

Dere yolunda çırpınıp gelir ,analarla bacılar.

Bayram günlerinde nedir bu ,nedir bu acılar?

 Bir demet menevşeyi ,Pirenni’de kuruttum.

Düğbeller’de çocukluğum kaldı, unuttum.

55

Yoruldum ,Darboğaz’ın darında.

Soluklandım  birazcık Harmanyerin’de.

Zemheri’nin boranında karında .

Bir kuşçuk üşümüş de saklanır,

Titrer titrer etrafcığını yoklanır

56

Karlı karanlık ay doğar ,Karasivri’den beriye.

Canavar sürüsü geçti gördüm, Kapangediği’nden öteye ...

Kurt ağzı bağlatalım, hemen koşun yitiğe.

Ağzı dualı insanımız bilmem kaldı mı ?

“Kader bizi kara günlere saldı mı”?

 

 

57

İkindi üstü toplandık, köprü yanında.

Bir curcunadır gider, Dermen boyunda.

Şakası yok kendine güvenen soyuna.

Esir almaca, kalekule, gayrak birbirine karışır.

Çocuk bu ;olmazsa gölgesiyle yarışır.. .

58

Boran çökünce ,Karcüğne’den sürüler,

Zağaldılar aşağı bir bir indiler .

Deme koyun keçi  , evlerini bilirler.

Saydım tek tek hepsini yetizledim.

Mukadder’in Eşe yok, çok teeledim.

59

Dolanıp ev ev ,batıp çıkıp karlarda,

Ünnerim sesim çınlar , Sakarkayalar’da.

Ümmü Aba , yad koyun olsa... yad koyun olsa ...

Kaybolup gitti sesim bir daha geri gelemez.

Gelse de neye yarar , gayri beni bulamaz .

 

60

Çok hoştur söğütlerin gölgesi.

Tandır başı ,yaylamızın cılgası.

Ovada sürer, sarı ıscak kızıl ıscak kavgası.

Bitmez bu kavga ,sürüp gidecek,

Ekmek kavgasıdır bu; nasıl bitecek.

 

 

61

 

Estirir de ha deli hoyraz estirir.

Çingireyik’de bulursa damar kestirir.

Harmanlar da vay vay , elek astırır.

Namlımız yarım kaldı ,bir yaba atamadık.

Çecimiz gam ile husa ,bir okka satamadık.

 

62

Gökşam,Kavgalı ,Eyrek ,Aşılı’nın gedik.

Gırnaz,Bozyer,Dumluca bize gücenik.

Küstünüz mü Çalıcalar bir şey mi dedik?

Hepinizin bir yerinde ,izimiz vardır.

Bir gün geçirsem de bile , bana kardır.

 

 

 

63

Gapız ,Çelkez , Güççükova ,Çatalkayalar.

Yenimaar,Mamutmaarı,Tekeyle Mayakayalar.

Marmarayla ,Suludere'yi  unutmadım , darılmayalar.

Oğullarımız kızlarımız … hatırlayın  ata yurdunu.

Çakalı yoktur serbest gezen kurdunu.

 

64

Karanlık çökerken Armutlu’nun yüzüne.

Hasretim sindi, Yellibelen düzü’ne.

Uykular , tezlemecik iner gözüme.

Gözlerimde kalmış yayla uykusu.

Esen sabah yeli, tüten ardıç kokusu.

 

65

Koz Dağı’nda koyun güden, Çobanlar.

Ovacık’tan geçip ,Çakır yurduna konanlar.

Dünya derdinden ,yanıp yanıp sönenler.

Koyunizin’de bir kuzu meler duymaz mısınız?

Anadan ayrılmışı sürüden saymaz mısınız?

 

66

Kır celebe bindim Yünüm’den döndüm.

Kurtluca da yandım, Kızılmaar’da söndüm.

Karataş’tan baktım, Pazargediği’ni gördüm.

Anamadığım yerlerimiz darılmasınlar bana .

Koşabilseydim gamsız kedersiz , sizde bir daha .

 

67

Kırıkbeleni’nin otu boldur ,yanı Mere’dir.

Yoncalı Ağaç nere Kazandere neredir!...

Üsenalagı içimde gardaş, kanayan yaradır.

Sahip çıkmazsan toprağına yurduna,

Yem edersin işte böyle elin kurduna …

68

Asıl menzilimize giderken: Dar-ı bekaya.

Bir anlık uğradık, Dar –ı fenaya .

“Biz nefse uyduk, nefis uydu hevaya”

Aldık ,sattık kaptık ,torbayı doldurduk

Dağlar çekmez darayı, tutup sırtımıza vurduk.

 

69

Göçünce yaylaya ,alacıklar alay alay tutulur.

Sefaya cefa ,cefaya sefa katılır.

Ezel bahardır ,serçe uykusuna yatılır.

O uykular bilmem nerelere kaçtılar.

Gözümüze bir avuç tamah tozu saçtılar.

 

70

Ekinler erince , elde orak ala deste biçilir.

Ellik sesleri ,karşı yamaçlardan seçilir.

Bıtırak cavırı denir, Allah, insanı bitirir.

Akşam yığınlara su dolu desti koyalım.

Ateş düşünce bağrımıza, içip içip sönelim.

 

 

71

Altın perçemli bir çocuk, uyuyor.

Meleklerden neler neler duyuyor.

Yüzünde gülücük ,bulutlarda uçuyor.

Orak tarlasında ağlasa ,kimler dinlesin.

Agası varsa ,çanak çalsın söylesin.

 

72

Bir yaz akşamı oturmuşuz , Camitaşı’nda.

Arkadaşım Asya oğlu Bekir ,yanı başımda.

Gizli sevdalar , püfür püfür başımda .

Asya yenge ,sarı düvenin sütünü pişirsin.

Bekir’le Hayati çala kaşık bitirsin .

 

73

Cuma namazı sonrası ,eskiden beri adet

Kızak koşma kararı alınır, nihayet...

Kopar tarlalarda bir kızılca kıyamet.

Ne o yaman günler kaldı ,ne kızaklar kaldı .

Devran dönüp , “bizi başka bir aleme saldı”.

 

74

Ağzı köpüklü kısraklarla, çatma koşalım.

Çala dirgen atalım , coştukça coşalım.

Üçümüz kısrak kovsun ,beşimiz kaçalım.

Kargaburun çarıklı yiğitler, orta deyip dönsünler.

Kızılasar’ın boduç kızını, öpüp öpüp sönsünler.

 

75

Saman vakti; önde eşşek ayakta çarık.

Yüzler yanık , dudaklar bir karış yarık.

Analar kuzucuğunu emziremez yazık.

Bir çile ki, çek babam çek bitmez.

Hayat yumağının ipi çöz çöz bitmez.

 

76

Dedem uyandırır daha şafak sökmeden .

Gök Mehmet dönmüş , saman dökmeden.

-İki sefer edelim bizde, sıcak çökmeden-

Gözlerimde Allah’ım uykular uykular...

Yıldızlara bakarım, mışıl mışıl uyurlar.

 

77

Ekim ayı gelip , bütün işler bitince.

Alacıklar sökülüp, bağlara inince.

Güz yiğidi olur , tıfıllar halince...

Yanar çırası gözlerin ,sevdalar tüter .

Güz yiğidi değil mi çırası tez söner.

 

78

Bereket gelir ,soframıza aşımıza.

Sürmeler iner ,gelinimize kızımıza.

Bir güzellik çöker ki obamıza elimize.

Daha edalıdır gayri gelinlerle kızlar.

Asırların acısı ki bir aktaş dan sızar.

 

79

Yurt yerin de unutulmuş bir kara dorum.

Ayrılık acısını, siz ona sorun.

Buzular buzular ağlar, dört döner görün.

İnledikce ciğerleri sökülür.

Dorum gözden yaşlar, boncuk boncuk dökülür.

 

80

Anlattım sana Anbarcık birbir geçen yılları.

Yüreklerde dağ üstüne dağ açan yılları.

Kalbur olup insan ,seçen yılları…

Seçilenimiz gidiyor , sen sağ olasın Anbarcık.

Dünya durdukça sen, var olasın Anbarcık.

 

81

Sözümüz insan olup insanı bilene.

Bir acı günün hatırına ,sana gelene .

Hikmetten kısmet düşer diyene.

“Toprağın hatırı vardır” der atalar sözü Anbarcık.

Toprağı gözetmektir işin esası özü Anbarcık.

 

82

Gurbet  göçü , başka diyarlardan  gitsin.

Dağında kekik bitsin,deren de keklik ötsün.

Hiç sönmesin Ocağın hep dumanın tütsün.

Ezelden dert alıp dert satan Anbarcık…

Ata dede yurdum benim , vatan Anbarcık .

 

83

Anbarcık, bir çift sözüm vardı burda bitirdim.

Yılları topladım topladım ,geri getirdim.

Toprak kokusunu, söze döktüm oturdum.

Okusun bayramlar da seyranlar da diye.

Budur  ancak budur evlatlarına benden  hediye.