Hayati KUZUCU
Modern toplum olmada ilk adımın şehirleşmeden geçtiği açıktır. Anadolu’ya gelen Türkler arasında şehir hayatına alışkın olanlar olduğu gibi göçebeler de vardı .İran üzerinden Anadolu’ya girenler ilkönce tehlikesi az olan yerlere yerleştiler.Doğu ve İç Anadolu şehirleri kısa zaman da şenlendi. Yeni şehirler ve köyler kuruldu. Çeşitli nedenlerle boşalmış olan verimli tarım arazileri ziraat yapanlarca dolduruldu.Konar-göçerler de uygun yaylak ve kışlaklara yerleştiler.Ancak Batı Anadolu’da ,uç bölgesi olması nedeniyle, Bizans’la sürekli mücadele mevcuttu. .Anadolu’ya sonradan gelen konar-göçer Türkmenler ister istemez buralara yöneldiler. Savaşlar sebebiyle de yerleşik hayat düzeni gecikti. Eskişehir -Antalya arasında yaşayan Uc Türkmenleri, Selçuklular’dan bağımsız hareket edip Bizans’la kendileri savaş ya da barış yaptıkları oluyordu.. Bu mücadeleci hayat Türklerde zaten var olan savaşçı ruhu körüklüyordu.Uzun yıllar süren kavgalı dönem, Türkmenlere ileriki yıllarda lazım olacak birikimi sağlamıştı. Haçlı Seferlerinde, Anadolu Selçuklu’ları düşmana en büyük zayiatı bu taraflarda verdirdi. Nitekim bu sayede Moğol işgaline en büyük direnç de burada gösterilmişti. Bir cihan imparatorluğu olan Osmanlı Devleti de burada doğmuştu.O devir tarihçileri Uludağ ile Tarsus arasına Türkmen Dağları adını verirler.Arap tarihçi Ebu Sait sadece Menderes havzasın da iki yüz bin çadır Türkmen’ in yaşadığını kaydeder
[1]
Burdur ili sınırları içinde 20 .Yüzyıl başlarına kadar Anadolu’nun hiçbir ilinde görülmeyecek şekilde Oğuz Türkmen boy adlarını taşıyan tam otuz dört tane eski yerleşim yeri görülüyor.Bunlar:Çavdır üç (Çavdır İlçesi:Aşağı Çavdır ve Yukarı Çavdır olarak iki yerdi. Şah Kulu isyanıyla Yukari Çavdır harap oldu. Ve Kemer Çavdır’ı , bu günün Yaka Köyü’dür.)Büğdüz üç,Yazır dört,Kayı dört,Yüreğir üç,Bayındır dört,Iğdır bir,Bayat iki,Yuva üç,Salur iki,Düğer iki ,Kara Evli bir , Peçenek bir ve Kızık bir .Bu gün günümüzde bu sayı 18’e düşse de hala dikkat çekicidir. Oğuz boylarının adını taşıyan bir çok köyün ismi ne yazık ki değiştirilmiştir. Mesela Çavdır’ın Bayındır Köyü Bayır,Kayıcık Köyü Kayacık,Yazır Köyü Gölcük sonra tekrar Yazır ,Tefenni Yüreğir Köyü Yeşilköy,Bucak Kayı Demirli olmuştur Burdur’un ekonomik bakımdan çekici olmayışı ,kapalı bir havza olması,kültür merkezlerine uzak oluşu, ticaret yollarının üstünde bulunmayışı bir çok açıdan zararına olmuştur. Ne var ki bu saye de düşman işgaline fazla uğramadı.Yine bu sayede Kadim Oğuz Türkmen halk kültürünü bozulmadan günümüze ulaştırabildi.Eski Oğuz boyları öyle bir temel atmışlardı ki; sonra gelip yerleşenler hep bu potada eriyip gittiler.Günümüz Türkmenistan Türkmenleriyle şaşılacak derecede müzik yapısı,müzik aletleri,halk oyunlarının benzerlik göstermesi boşuna değildir.Halk müziği çalgı aletlerinden Üç telli bağlamanın benzeri Türkmenistan’ da iki telli(Dutar),Sipsinin benzeri Tüydük(Düdük) adlarıyla bilinmektedir.Teke oyunlarının daha basiti “Kuş tepmesi” adıyla oynanmaktadır.Çavdır Anbarcık Köyünde ,Hasta olmuş küçük bebeklere “Serçecik Tepmiş” denir ki bana geçmişle ilgili epey şeyler düşündürüyor. Sipsi kelimesinin, Divan-ı Lügati’t Türk’ de bu günkü gibi müzik aleti adı olarak geçtiğini belirtelim.Anadolu Selçuklular zamanın da uç bölgesinde oluşu ve küçükbaş hayvancılığa elverişliliği ,verimli ovalara sahip olmayışı gibi sebepler yukarda da belirttiğimiz üzere Burdur ‘da yerleşik hayata geçişi geciktirmiş, şehir hayatının oluşmasını zorlaştırmıştır.Göl ve bataklıkların çokluğu sıtma hastalığını arttırdığından , bu hal Bizans devrinde köy hayatını köreltmişti .Bunun yanında Bizans Devletinin iç mücadeleleri ,Türk baskısı gibi sebeplerle Rumlar verimli Ege ovalarına çekilmişti.Bizans devrinde kayda değer bir yerleşim yeri olmayışının bir nedeni de bu olsa gerektir.Türkmenler, kolaylıkla bu toprakları ele geçirmişlerdi.Konar göçer olmaları sıtma ve diğer salgın hastalıklardan az etkilenmelerini sağlıyordu .Bir yerde Burdur ‘un arazi yapısı yerleşik hayatı zorlaştırıyordu.13.Yüzyılda Burdur dışında yerleşim yerinin olup olmadığını bilemiyoruz.15.yüzyılda ise Burdur ,Gölhisar,haricinde sehir adiyla anilan yerlesim yeri yoktu.15.Yüzyıldaki Timur belası geçtikten sonra yerleşmelerin başladığı aşikardır.16.Yüzyıl, Burdur toprakları açısından tam bir felaket olan Şah Kulu isyanı ile başlamıştır.Burdur ,Antalya,Isparta konar göçer yaşantısına müsait yerlerdi.Yazıya dayanan kültürel yapı zayıftı.Anadolu’ya İran üzerinden geçen ve henüz girdiği dine yeni yeni ısınan Oğuz boyları, bu coğrafyadan geçerken Hurufilik özellikli Heterodox inanç sistemini de almışlardır. Kapalı bir bölge olan Hamit ve Teke İlleri adı geçen akideyi devam ettirmeye müsaitti.İran’da tahta çıkan Şah İsmail, Dedesi Şeyh Cüneyt’in bağlılarının oldukça kalabalık olduğu bu bölgeye Dai adı verilen propagandacılarını gönderdi. Osmanlı devşirme devlet adamlarının Türkmenleri hakir gören hal ve hareketleri de bu akidenin yayılmasına yardımcı oldu.2.Bayezit döneminde;günümüz Kızılkaya’sından bir Türkmen olan Şah Kulunun isyanı patlak verince yeni yeni oturan hayat sistemi allak bullak oldu.Burdur –Gölhisar arasındaki her yer yakılıp yıkıldı.Sayısız köy boşaldı
[2]
.Gerek Şah Kulu’nun katliamı gerek devletin sürgünleri ile boşalan yerlerin 1701 –1738 iskan fermanlarıyla ,(Hamit Eli’nin hali harap yerlerinin) şenlendirilmesi isteği bu durumun sonucudur.16. yüzyılda nüfusun yarısına yakını hala yerleşik hayata geçmemişti. Gölhisar Tefenni,Yeşilova,Karamanlı,Kemer çevresinde Türkemiş Türkmenleri Çavdır’da Ali Fahrettin’liler,Ağlasun Yörükleri ve Irla(Yeşilova ) Yörükleri 1500 haneyi geçiyordu. Sayının önemi, bölgenin en büyük kenti Burdur’un 339 hane olduğu ( bunun da kırk hanesi Hristiyan Rumdu)göz önüne alınınca durum daha iyi anlaşılacaktır
[3]
.17 .Yüzyıl da Suhte ayaklanmaları ve Celali isyanları tekrar toplum düzenini altüst etti.Kemer Salur Türkmenlerinden bir sipahi olan Katırcıoğlu Mehmet ile Akyaka Köyü’nden Ak Yakalı oğlu Bekir isyan ederek celali olmuşlardır. Günümüz Ak Yaka ve Sulu Dere köylüleri Celalilere yardımcı olduklarından epey sıkıntı çekmişlerdi.
[4]
17.Yüzyıl ortalarında Burdur çevresinin yeni misafirleri ,Sarı Keçili Yörükleri oldu.Akkoyunlu Devleti’nin asli unsuru olan Boz Ulus Türkmenleri, bu devletin yıkılmasından sonra ,Güney Doğu Anadolu’ dan hareketle,Anadolu içlerine göç etmişlerdi Boz Ulusun bu hareketlenmesiyle ortaya çıkan Sarı Keçili’lerin, aslında Boz Ulus içinden çıktığını düşünebiliriz.Sarı Keçililerin yerleşmeleri yaklaşık iki yüzyıl sürmüştür.Aziziye,Bozlar.Bereket,Soğanlı,Aşağı ve Yukarı Kökez Köyleri,Aşağı ve Yukarı.Cimbilli Köyleri,Baş Kuyu,Kocapınar,Ovacık köyleri tamamen Sarı Keçililerce kuruldular.Ayrıca Burdur’un yirmi yedi yerleşim yerine dağıtıldılar.Burdur,toprak düzeninde önemli bir yer tutan çiftliklere örneğin Hacılar Çiftliğine Kara Çal aşireti, Yukarı Kara Çal Köyü’ ne Boz Ulus ma Tabanlı aşireti haneleri,Yeşilova Başkuyu Çiftliğine Sarı Keçili Hüsamlı’lar,Yeşilova Gölcük Çiftliğine Sarı Keçili’ler den Tırtar’lar,Yarışlı Gölü çevresin de kışlayıp Yeşilova da yazlayan Horzumlu’lar dan Kırlı’lar bu günkü köylerine ,Kırlıların bir kolu olan Müslüm’ler cemaati şimdiki Müslüm’ler köylerini kurdular.18 .Yüzyılda Söğüt Dağlarını takiben Yeşilova Güney Kasabasına kadar devam eden köylere haneler halin de Danişmendli Türkmenleri yerleştirildiler.Ayrıca bu ilçemizin Kara Köy ve Horoz Köyü’nün kurucuları onlardı
[5]
Yine Saçı Karalı’lardan bazı cemaatler çeşitli çiftliklere yerleştirildiler.Son büyük Yörük yerleşmesi 19 Yüz yılda Tefenni ile Çavdır arasındaki Gök Bel’e olacaktı. Köylerin yapımına başlandığı sırada Gölhisar ağalarının kışkırtmalarıyla, Gölhisarlı Madan oğullarından Süleyman ,Kara Bekir ve Abdurrahman adlı kişilerce buraları basılıp yakılınca iş akamete uğradı.
[6]
1816 yıllarına doğru Burdur çevresinde, Burdurlu Aşireti adında bir Konar Göçer grubu daha görüyoruz.Burdurlu aşireti Karaman Valisi Ali Paşanın zeameti olarak Kırlılar ile birlikte vergilerini ödemediklerinden uyarılmışlardı
[7]
.Ancak bunların daha sonra nereye yerleştikleri hakkında başkaca bilgi bulamadık.Çelik Paşazade Reşit Bey emrinde harbe çağrılan Türkemiş askerleri içinde 250 Yörük süvarisi olduğunu biliyoruz.Yıl 1828.
[8]
Burdur Merkezine 1793 yılında; Hamid Sancağı Uluborlu Kazası Senirkent Kariye’sinden (Köyünden) 200 kişilik bir grup insan, perişan bir halde sığınmışlardı.Göç 1830’lu yıllara kadar sürdü.Ancak halkın tepkisi üzerine büyük bir bölümü geri gönderildi.
[9]
Sıkca yapılan bir yanlışlılığı burada düzeltmek gerekiyor. Bu yanlışlık :Burdur’a dokumacılığın Senirkentli’lerce getirildiği şeklinde yazılıp çizilenlerdir.Halbuki,Burdur şehrinde 15. ve 16.yüzyıldan itibaren pamuk ekilip dikildiği ve dokumacılık yapıldığı açık seçik görülmektedir. 18. yüzyılda Hamit Eli Sancağının Boğası (Dokuma)standartlarını belirleyen emirlerde Burdur boğası(Dokuma) tanımı vardır.
[10]
Görüldüğü üzere Burdur topraklarında yüzyıllar süren yerleşik hayata geçme süreci yaşanmış, bir sürü sosyal karışıklılar olmuş netice itibariyle Anadolu’nun diğer illeri bir çok alanda ondan daha erken davranmıştı .Bu tarihi süreç göz önüne alınmadan günümüzü anlayamayız.
1-Horasan Erenleri:Menakıpnamelere göre; önce Hünkar Hacı Bektaş -ı Velinin daha sonra Sarı Saltuğ’un Hoca Ahmet Yesevi tarafından tahta kılıç kuşatılarak Anadolu’nun fethine gönderilmesiyle başlayan Horasan Erenleri sonraları Anadolu Erenleri ,Abdalan-ı Rum,Bacıyan-ı Rum adlarını alarak Anadolu’nun Türkleşmesinde büyük rol oymamışlardı. Cerbezeli, mistik yapılı eski Türk Şamanlarının kılık değiştirmiş halindeki İslam Dininin yeni Türk misyonerleri olan Horasan erenleri, Oğuz boylarıyla Anadolu’ya geldiler.Dağ taş , oba oba ,yayla yayla dolaştılar.Halk kendin den olan bu insanları çok sevdi.Onlar zamanla, yolların geçtiği ıssız dağ başlarına, tarım yapılabilen arazilere,su başlarına yerleşerek ekip dikmeye,ziraatla meşgul olmaya başladılar.Zaviyeler kurup,insanlara din farkı gözetmeden her millet den insana yardımcı olmaya çalıştılar. Zamanla etraflarında, yavaş yavaş göçebe Türkmenler toplanmaya , köyler kentler kurulmaya başlandı .Onlar ölünce yerlerine aynı geleneğin insanları işe devam ettiler.Ama ilkler hiç unutulmadılar. Hayatları efsaneleşti.Aynı olgu Rumeli’de de devam etti.Burdur toprakları bu erenlere , ait efsane ve menkıbelerle doludur. Tekkeler ve Zaviyeler asırlarca sosyal yardımlaşmanın yanın da kültürel olayların aktarıldığı yerler oldu Ancak zamanla birer hurafe ve tembeller yatağı haline geldiklerinden,Cumhuriyetle birlikte kaldırıldılar.
Burdur’da bir çok köy böyle bir zaviyenin etrafında kurulmuştur.16. Yüzyılda sadece Gölhisar çevresinde yirmi tane zaviye vardı.Efsaneye göre Yaman Dede,İshak Dede,Yatağan Dede adlı üç kardeş bu günün Yamadı, İshak Köylerini ve Denizli’nin Yatağan Köylerini kurmuşlardı .Başka bir rivayete göre Yaman Dede,İshak Dede,Er Dede adlı bu üç kardeşin zaviyeleri zamanla Yamadı ,İshak ,Er Köyleri oldular.Er köyü 17.Yüzyildan sonra ortadan kalkti isyanında yok oldu.Yine başka bir rivayet de,Yaman Dede,Yatağan Dede, Şaban Dede( Kozağacında türbesi bulunan bir zat) adlı üç kardeş Horasan’dan buralara gelmişlerdi. Anbarcık Köyü’nde,Hasan Evliya vardı.Kızıllar Köyü’n de Ak Baba,Çam Köy’de Şeyh Cüneyt.Bu günün Bey Köyü’nde Ak Baba Sultan Zaviyesi mevcuttu. Bu zaviyenin vakfiyesi 19. Yüzyıl da yenilenmiştir
[11]
Aynı Bey Köyü’nde birde Koyun Baba Zaviye’si bulunuyordu .Yuva Köyü’nde Şeyh Mustafa Tekke’sinin Tekkenişl’eri Ali Resul evlatlarıydı . Miskin Ata ve Ahi Durkut(Turgut) Zaviye’lerinin kuruluş tarihleri de çok eskidir.
[12]
Ahiliğin bu topraklar üzerindeki varlığını Ünlü Arap seyyahı Batu’ta 1329 senesin de Gölhisar’ı ziyaretini anlatırken kaydetmiştir.Yeşilova’da ise bilinen en eski zaviye aynı zamanda akıl hastalıkları tedavisinin yapıldığı yer olan Onacak Köyü’ndeki Onacık Dede adındaki bir azizin zaviyesidir
[13]
Bu zaviye ve Onacak Dede Türbesi Selçuklu devrinden kalmadır.Bazı rivayetlerde bu kişi Veli Dede adlı bir ermiştir..Burdur ile Yeşilova çevresin de Veli Dede isminin çokluğu adı geçen zata duyulan saygı olsa gerektir..Onacık Dede ölünce Saraç Dede yerine geçti.Etraftan birçok kişi halka hizmet için buraya geldiler.Onacık Zaviyesinin ,16 Asır da 22 kişilik reayası vardı
[14]
. 2.Mahmut zamanın da yenilenen vakfiyesinin orijinali zamanımıza kadar ulaşmıştır.Yine bu ilçemizde Doğan Baba ve Işıklı Dede’yle ilgili pek bir şey anlatılmamaktadır.Ne var ki Hünkar Hacı Bektaş bir rivayete göre Anadolu ya bir güvercin olup gelirken arkasından Doğan Kuşu kılığında biri onu kovalamıştı.Isparta’nın Yalvaç İlçe’sinde aynı adları taşıyan yakın köyler vardır.Bu bize, Anadolu topraklarının kültür kaynağı hakkın da bir fikir verebilir.Başka bir Tahta kılıçlı Horasan Ereni Menkıbesi, Yeşilova Niyazlar Köyü’nde karşımıza çıkar. Niyaz Baba buradaki türbesinde yatmaktadır.
Eşeler Dağına ad verdiği anlaşılan Eşeler Babaya duyulan saygı bazı Tahtacı Türkmen şairlerinin şiirlerinde bu gün bile dile getirilmektedir. Yeşilova ,Kayadibi Köyün’de Karaca Ahmet Zaviyesi 1870 yılında faal durumdaydı.Tefenni Ece köyü adını burada yatan Ece’den alır.Halil ECE ismini Balkanların Türkleşmesinde büyük rol onayan Sarı Saltuğun çevresinde de görüyoruz Eğneş(Akeniş) Köyü’nde Derviş Süleyman Zaviye’si 19.Yüzyıl boyunca faaldi. Burdur’a gelince :Sulu Dere Köyü’ndeki Şeyh Hamza Zaviye’si, zaviyeler kapatılıncaya kadar devam etmiştir.16Asır da 33 kişilik reayası vardı.1914 senesin de varidatı 3694 kuruş 10 paraydı
[15]
Burdur da Arif Efendi Zaviyesi,Pir Baba ,Şeyh Gaybi Zaviye’leri 16. Yüzyılda mevcuttular.Arif Ef. zaviyesinin Yusuf Paşa Çiftliği 19. Asırda vakfıydı. Gaybi’nin vakıf arazileri Sorkun köyü yakınlarındaydı. Onunla ilgili bir kitabe zamanımıza ulaşmıştır
[16]
Ahi Mehmet veAhi İsa Zaviyeleride geçmiş asırlardan kalmadır. Kara Kent Köyü’nde de Ahi Eyyub Zaviye’si ve Ahi Ömer zaviyesi Akyaka Köyünde idi. Bu zaviyelerin çoğu Hamit Oğulları zamanından kalıp 20. Yüzyıla kadar yaşamışlardır.Lengüme (Belengüme) Köyü ile Sorkun Köyleri arasında Hüsnü DEDE Zaviyesinin vakfiyesi 19.Asırda yenilenmişti.Bir başka Abdal Zaviye ve türbesine Çebişli(Paşa) Köyü’nde rastlıyoruz.Nureddin Oğlu Hayreddin oğlu Hacı Abdal.2.Murat zamanından kalma vakfiyesi 2. Mahmut zamanında tekrar yazılmıştı. Hacı Abdal’ın türbe ve zaviyesinin 20. Yüzyıl başlarına kadar varlığını biliyoruz.Çok geniş vakıf arazileri vardı.Vakfiyede Kızıl Senir,Kara Dere mahalleri ve Kestel Köyü’nün isimleri geçmektedir.16.Asırda 25 kişilik reaya barındırıyordu.1914 yılın da 5754 kuruşluk varidatı vardı
[17]
.Adı geçen köyde ayrıca Aşık Derviş Paşa Zaviyesi mevcuttu.Tekke Köyü’nde Hızır zaviyesi,Ürkütlü’de Şeref Dede,Bucak Seydiler Köyü’nde İmam Sultan Zaviye’leri mevcuttu.Burdur’daki Ahi Musa Zaviye’si Burdur köylerinde geniş vakıf arazilerine sahipti.Yine Burdur’daki Dorum Dede’yi Yatık Baba’yı,Burdur’un fethine katıldığı sanılan Hasan Dedenin Üç Dibek Mahallesi’ndeki zaviyesini unutmamak gerekir.Hasa Dede gibi Burdur ‘un fethine iştirak eden Gaziler başı (Ser Gaziyan)Hecin Dede, Divane Baba,Timurtaş Baba da Burdur’un diğer önemli şahsiyetlerdir.Bereket Köyü civarında Kilimli Dede yaşamıştı. Bucak Kuş Baba Köyünün ismi bize, Horasan Erenleri menkıbelerinde hep karşımıza kuş ritüelini hatırlatmalı.Burdur’da ayrıca Hacı Bayram zaviyesi adında bir zaviye de geçmektedir.Büyük alim Şeyh Hamidi ,ömrünün sonlarına doğru yurduna dönmüş,bu gün adı verilen Sinan mahallesinde bir dergah kurmuş ilim yaymaya burada devam etmişti. Onun bu dergah ve zaviyesiyle ilgili bazı kayıtları Burdur Şeriye Sicillerinde mevcuttur.Hatta bu yerin Sinan Camisinin batı tarafında bulunduğu görevlilerin illegal olarak 1950 yıllarına kadar vazifelerine devam ettiklerini onları tanıyanlar aktarmaktadırlar.
2.Ayanlar:Osmanlı devlet yönetimi 18.Yüzyıl başlarından itibaren ,kaybettiği otoritesini Anadolu ve Rum Eli’nde ,zengin ,güçlü aileler yoluyla sağlamaya çalıştı. Bu yola başvuruşta sipahilerin güç kayıpları da rol oynamıştı. Anadolu ve Rum Eli’ndeki ayan denilen sülaleler böyle türemiştir.Öyle ki bazıları devlet için de devlet hüküm sürmüşlerdi.Bu aileler arasında;Gölhisar’da Şeyh Hüseyin Oğulları, Tefenni’de Çumra Oğulları,Kemer’de Katırcı Oğulları ilk akla gelenlerdir.Şeyh Hüseyin Oğulları:Rivayetlere göre Horasan’dan gelmişlerdir.Başka bir rivayet de Şeyh Hüseyin KaraOsman Oğlu ve adlı 3 Kişi Horasandan Anadoluya göç ederler Denizli İli Acıpayam İlçesinin Yazır Köyüne konarlar.Bunlardan Şeyh Hüseyin Oğlu Gölhisarar’a atlar,KaraOsman oğlu Manisa civarına yerleşir.Buradan şu ortaya çıkıyor ki Şeyh Hüseyin OğullarıTürkmen Yazır boyundandır.Bu aile ve aşireti Dengere Köyü’nde kışlayıp Rahat yaylalarında yazlarlardı. Zamanla güçlendiler.18. Yüzyıl başlarında çevreye varlıklarını kabul ettirdiler. Kendilerine rakip olabilecek herkesi birer bahaneyle yok ettiler.Bu ailenin günümüze ismi ulaşan ilk tanınan ismi Hacı Osman Ağa’dır.Onun yerine sonra Oğlu Hüseyin Ağa geçti.1730 lu yıllarda isyan eden ve Osmanlı Devletini uzun süre meşgul eden Sarı Beyoğlu’nun bir çok adamı isyana el altından desteklediği anlaşılan Hüseyin Ağa tarafından saklandığı için hakkında çıkan fermana göre Türkemiş’ de ki yedi kaza ayanı onun aslında bir eşkıya olduğunu ifade ettiklerini belirtmektedir.(Çağatay ULUÇAY ,18 ve 19.Yüzyıllarda Saruhan’da Eşkiyalık ve Halk Hareketleri; 1955 -İstanbul.Sayfa :162).Ünlü Seyyah Texiye Minör Asya adlı eserde Şeyh Hüseyin oğlunun saray gibi konağı olduğunu emrinde bir nevi ordusu olduğunu ve devlet gibi hareket ettiğini yazmaktadır.
Hüseyin Ağa aynı zamanda Türkemiş Voyvodalığı da yapmıştı. Karaağaç’ da (Acıpayam) görülen bir çok isyan ve benzeri olayları askeriyle Hüseyin Ağa bastırmıştır.1787 senesinde Gölhisar ayanı olarak Hüseyin’in oğlu Hacı Hasan’ı görüyoruz. Onun zalim bir insan olduğunu hakkında çıkan bazı emirlerden anlıyoruz.Yusufça Çam Köy ve İshak Köylerinde halkın malını talan ettiğinden takibe uğramıştı. [18] 1792 yılında Osmanlı Rus harbi nedeniyle 150 kişilik Gölhisar süvari askeriyle sefere çağrılmıştı.HacıHasan Ağa , Dengere Köyü’nde bulunan büyük bir ihtimalle de Hamit Oğullarınca yaptırılan tarihi camiye bir minare yaptırdığından, bu cami uzun yıllar onun adıyla anılmıştı.Yerine Kardeşi Hacı Osman ayan oldu.Hacı Osman’dan sonra uzun bir süre 1834 senesine kadar Hasan Ağa’nın oğlu Abdurrahman Ağa ayanlık yaptı. Acıpayam ayanlarının cezalandırılmaları onun tarafın dan yerine getirilmişti. Apdurrahman Ağa ,Burdur’da bulunan epeyce bir mülkünü askeri amaçla devlete bağışlamıştı. Daha sonra zimmetine vergi gelirlerini geçirme iddiasıyla Burdur’da yargılandı.Burdur ve çevresinin bir çok ünlü kişisinin şahit olarak dinlendiği mahkeme sonucun da beraat etti.Yıl 1813 [19] .Burdur çay kenarındaki bir medreseye 3000 kuruşluk bir para vakfetmiştir.Abdurrahman Ağa’nın ve Şeyh Hüseyin Oğulları adı 1836 yılın da ayanlık kaldırılınca anılmaz oldular.Ancak Bu aileden Ali Paşa’nın Burdur’da bazı hayır işlerinde bulunduğu vakıf kayıtlarında görülüyor.1841 yılında tahrir edilen Gölhisar Kazası Temettuat defterinde ,Dengere Köyü 1 Numaralı hanede bu aileden İki kol kayıtlıdır.Binlerce dönümlük arazi mal varlığı olarak gözükmektedir. Halen nesilleri Çavdır İlçe’sinde yaşamaktadırlar.Yine bu aileden Osman Ağa ,Antalya’ da hüküm süren , ikinci Mahmut tarafından çeşitli şekillerde ortadan kaldırılan Tekeli oğulları ile mücadele etmiştir.Tekelioğlu Hacı Mehmet Ağa ,bir çok entrika ile Antalya,Burdur ve Denizli yörelerinin gelirlerini kendine bağlamıştı.Tavas Ayanlarıyla işbirliğ sonucunda Türkemiş kazalarından Karaağacı Gölhisar’ı da (ACIPAYAM) ele geçirerek Gölhisar’ a göz dikince Osaman Ağa ona karşı gelmekten çekinmemişti. Neticede başarılı da olmuştur.
Madanoğulları: Gölhisar ve Acıpayam taraflarında birçok olaya karışmışlardı. Şeyh Hüseyin .oğlu Apdurrahman Ağa ile yargısı yapılan Madanoğlu sürgüne gönderilmişti
[20]
Bu aileden Süleyman daha önce bahsi geçen Gökbel baskınını 1872 yılında yapmıştı. Günümüzde hala halk arasında söylenen“Hanedandır hanedan adam mı çıkar Madanoğlu gibi Kızıl danadan” deyimi bu gün bile unutulmamistir
Madan Oğlu Süleyman Ağa ve kardeşi Hacıİsmail’in 1894 1897 yılları arasında bir çok adli olaya karıştığını Burdur Bidayet mahkemesi zabıtlarında karşımıza çıkmasından anlıyoruz.
Katırcıoğulları:15.ve 16.Yüzyıllarda Kemer civarında yaşayan ve bu bölgeye adlarını veren Salur Türkmenlerinden Tımarlı sipahi ailesidir. Kemer oğulları sonra Katırcı oğulları adını almışlardı. Ünlü bir Celaliyken devlet hizmetine girip Anadolu Beylerbeyliğine kadar gelen Mehmet Paşa bu ailedendir.Tarihçi Naima, onunla ilgili epey malumat vermiştir. Sadrazam Fazıl Ahmet Paşanın arkadaşıydı.Birlikte bir çok savaşa katıldılar. Kandiye(Girit) kuşatmasın da şehit düştü(1668).Onun konuştuğu Burdur Türkmen şivesini anlamayan saray çevresi ve bazı tarihçiler dil bilmez bir ademdi derler.Bir silahşördü.Oynadığı ciridi, devlet adamları seyretmek için alana koşarlardı.Bizde böylece Kemer yöresinde yakın zamanlara kadar oynanan cirit oyununun nereden geldiğini anlıyoruz. [21] Bir çok tarihçimiz Hamit Eli’ndendir kaydına bakıp ona hemen Isparta’lıdır demişlerdir.Tarihçi Naima, Onun Padişah huzuruna kabulünden sonra söylediği”Saadetlü Hünkarımın gara gara gözlerini gördüğüm gibi ödüm sıda yazdı …“ ve devamını kaydederek farkına varmadan Burdur ağzının tarihteki ilk yazılı kaydını yapmıştır. [22] Mehmet Paşanın iki oğlu vardı .İbrahim Bey ve babasıyla aynı adı taşıyan Mehmet Paşa.İbrahim Bey bir ara Balıkesir mutasarrıfı oldu.Mehmet Paşa bazı görevlerden sonra babası gibi asi oldu. Kaçıp saklandığı yerde ölüp kaldı. Katırcı oğulları,Katırcı oğlu Mehmet Paşadan sonra 1830 ‘senesine kadar Kemer ayanlığını yürüttüler.Katırcı oğlu Mustafa 1746 senesin de Karamanlı civarın da bir eşkiya takibinde bulunan isimler arasındaydı .Ondan sonra oğlu Salih ayan oldu . 1792 senesinde Türkemiş Has’sından Rus harbine çağrılan 150 Kemerli süvari askerinin Sergerderliğine Salih ve Hacı Mehmet getirilmişlerdi. Salih’ten sonra ise oğlu Mustafa ayanlık yaptı.Bir ara Kemer halkından topladığı vergilerle Dalaman’a kaçan Mustafa ‘nın çiftliğine el konuldu. Yakalanarak veya gönüllü teslim sonucu, Burdur mahkemesince Burdur’ da ikamete mecbur kılındı yıl 1829. [23] Yaşlı olduğu gerekçesiyle çocuklarının da ricası sonucunda bir yıl sonra serbest bırakıldı .Katırcı oğulları Teke Sancak Beyleri ve mütesellimleri ile bu günkü Kemer yaylaları yüzünden kavgalar etmişler ama sonunda buraları almışlardı.Antalya Yörükleri arasında Katırcı oğulları ile ilgili hatıralar günümüze kadar ulaşmıştır.Kemer Ayanları arasında 1830 da Gümüş Ağa diye başka bir isme de tesadüf ediyoruz.
Tefenni Ayanları: 1792 seferine 200 Süvari askerine sergerderlik vazifesi verilerek çağrılan Çumra oğlu Mahmut ve Kara İsmail sonraları da bir ara Burdur Kaymakamlığı yapan Mesut Bey, aynı zaman da Çelik Paşalarla akraba idi bu yörelerin ayanlarıydılar. Yeşilova(Irla ma Yavice)1746 senesin de Türkemiş ayanları için de adı geçenlerden biri de Irla(ERLE) ayanı Ömer Ağa idi.1828 yılın da Kara Hüseyin Ağa ,sonraları Boşnak Süleyman isimlerini görüyoruz.
5-Derbentçiler:Yolların dağ geçitlerinde ,güvenliğini sağlayan aileler veya topluluklardı.Bir çok vergiden muaftılar.Burdur çevresin de ticari olarak en önemli yol , Antalya Burdur yoluydu.Burdur’ dan başlayıp Kıravgaz Köyü’ndeki (Kayaaltı) bu gün ayakta olan Kuru köprüden geçerek ,Ovacık ile Paşa Köyü’nden(Çebişli) İncir Hana ulaşırdı .Buradan kıvrılarak Ağlasun’dan gelen yolla birleşip Susuz Hana inerdi.Oradan da İncirli derbendinden(Çubuk Beli) Antalya’ ya geçerdi.Günümüzde bile bu yola Osmanlı yolu denmektedir.İncir Derbendini , Derbentçiler korurdu.Bu yol güzergahına,Selçuklular zamanında iki Kervansarayın yapılması Antalya iskelesini canlı bir ticaret limanı yapmak niyeti taşımaktadır.Bir diğer önemli derbent ise Dirmil’deki Kızıl Kıran dır. 16. Yüzyılda Beş yüzü aşan nüfusuyla burası büyük bir köydü.1568 yılında Büyük Dirmil ve Küçük Dimil olmak üzere iki yerleşim yeriydi..Tam 80 Derbentçi vardı. Ayrıca Büyük Dirmil’de kalabalık sipahi topluluğu yaşamaktaydı .Tefenni Bey Köy ‘deki Ballık Derbendini bu köy ahalisi koruyordu. Yeşilova’da Çardak Yörükleri Sarı Kavak Derbendini korurken kaçmışlar ancak bir fermanla yakalanarak aynı yere geri getirilmişlerdi
[29]
6-Çelik Paşalar:Burdur şehri 1730lu yıllara kadar sakin bir yerdi.Ancak bu sıralarda Hamit Sancağı Mutasarrıflığına getirilen Çelik Mehmet Paşa ile durum deyişti. Çelik Paşa Burdur’a yerleşti.Hamit Sancağını buradan idareye başladı.Eskiden beri söz sahibi olan Burdur beyleri kendilerine yeni bir müttefik bularak daha da güçlendiler.(Burdur Araştırmaları Dergisinin2. sayısında Burdur tarihi üzerine adlı araştırmam da Çelik Paşa’lar la ilgili bölümde”.. 1695 tarihinden itibaren Pulat Ahmet Paşa oğlu Çelik Mehmet Paşa ...”şeklinde olan bölüm bir yanlışlık eseri olarak çıkmıştır .) Çelik Mehmet Paşanın babası da çeşitli yerlerde valilikler yapmış olan Pulat Ahmet Paşa’dır. 1732 yılında Rakka valisiydi. Pulat’ Ahmet Paşa ,bilebildiğimiz kadarıyla Burdur’da herhangi bir şekilde bulunmamıştır.Ancak Ahmet Paşa’nın iki eşi ve diğer oğulları Burdur’a yerleşmişlerdi. Çelik Mehmet Paşa değerli bir devlet adamıydı. İleriyi gören tedbirli hayırsever bir insandı. Uzun yıllar Hamit Sancağı mutasarrıflığı yaptı.Burdur’a çeşitli hayır eserleri kazandırdı. Paşa köprüsü olarak bilinen köprüyü o yaptırmıştı.Burdur’da Bir cami ve bir medrese kurdu.Onun zamanından itibaren Burdur medreselerinin önemi birden arttı. Büyük Şeyh İbrahim Efendinin oğulları onun medresesiyle camisinin mütevellileriydiler ( İbrahim Efendi ailesi Burdur’un ilim ve kültür hayatına büyük katkıları olmuş bir ailedir .1650 başlarından 1870 li yıllara kadar bu aileden bir çok değerli alim yetişmiştir. Halk ,Büyük Şeyh ünvanını İbrahim Efendi’ye verirken, daha sonra yetişmiş yine değerli bir alim olan ve Burdur’a bir kütüphane kurup aynı zamanda Burdur müftülüğü yapan Mustafa Efendi’ye Küçük Şeyhliği- (Hoca-) layık görmüştü.) Çelik Mehmet Paşa,Ulu Camiye ,Cami çevresinde bulunan altı dükkanın gelirini vakfetti
[30]
Annesi Meryem Hanım’ında çeşitli vakıfları vardı. Baba bir kardeşi Sait Bey ve üvey annesi Şerife Hanım’ında Burdur’da vakıfları mevcuttu. Çelik Mehmet Paşa Burdur,Isparta ve Antalya’daki tanınmış ailelerle kız alıp vermek suretiyle akrabalıklar kurup yüzyılı aşkın bir zaman Hamit ve Teke İllerinde soyunun açık ve gizli hüküm sürmesini sağlamıştı.Daha sonra Konya valisi oldu. 1765 senesinde öldü. Çocukları Burdur’dan ayrılmamışlardı. Eşi Hatice Hanım, Burdur’a geri dönüp yerleşti.Çelik Paşa ,Konya’ya gidince yerine oğlu Sait Paşa Hamit mutasarrıfı oldu. Sait Paşa ,zaman zaman Burdur’da zaman zamanda Isparta’da ikamet etmişti. Burdur’a Kaymakam atadığı Mesut Bey’in ,halka çok zulüm yaptığından şehir halkının isyan edecek duruma geldiğini fark ederek onu azletmişti.Çelik Paşalar ailesi mahiyetlerinden iki sadrazam yetişmiştir..Birincisi Kethüdalarının oğlu olarak Burdur ‘da doğup büyüyen Halil Hamit Paşa,ikincisi Şahin Ali Paşa’dır.Şahin Ali Paşa’nın oğlu Ataullah Paşa Çelik Paşanın kızıyla evlenmişti.Sadrazam H.Hamit Paşa,1.Abdulhamit zamanında idam edilmiştir.Halil Hamit Paşa, yetişip büyüdüğü Burdur’u unutmamıştır.Bir kütüphaneyle bir medreseyi Burdur’a hatıra bıraktı.Halil Hamit Paşa,Çelik Paşa ailesinin Hamit ve Teke’de gizlice devlete kafa tutar hale geldiklerini görüp belki de eskiden beri içindeki kinin tesiriyle Çelik Paşaları devlet işlerinden uzaklaştırıp çiftliklerinde zorunlu ikamete tabi tutturmuştu
[31]
.O sırada Karaman Valisi olan Çelik Mehmet Paşa’nın oğlu Said Paşa Burdur’da devlet umuruna karışmamak ,mübaderet (yazışma) yapmamak şartıyla ikamete tabi tutuldu.( 1767)
[32]
Çelik M. Paşanın diğer oğlu Ahmet Paşa ,1787 senesinde sağdı .Teke Sancağı ve başka yerlerde mütesellimlikler de bulundu. Burdur’da ikamet etti ve öldü. Kızının mezar taşı günümüze kadar ulaşmıştır.Eski Yeni Camisinin karşısında bir medrese yaptırmıştı. Teke Sancağı mutasarrıflarından Ebu Bekir Paşa onun damadıydı.Ahmet Paşanın oğlu Reşit Bey,Voyvoda vekilliği de yapmıştı,bazen seferi hümayunlarda Türkemiş askerine başbuğ nasp ve tayin olmuştu.
Tekeli Oğullarının damadı olması devlet işlerinde gözetilmesini sağlıyordu.Ancak bu akrabalığın Çelik Paşalara, Tekelioğlu İbrahim Beyin isyanı sonucunda epeyce pahalıya patladığı görülüyor.Aileden bazılarının ,Tekelioğulları Selaniğe sürülünce bundan nasiplerini aldıkları anlaşılıyor. Çelik Mehmet Paşa’nın diğer oğlu İbrahim Paşa’da Kayseri ve Adana gibi çeşitli yerlerde valiliklerde bulunmuştur.
Bu aileden Çelik Paşazade Mehmet Bey, 1799’da vermiş olduğu bir istidada devlet işlerine karışmayıp ,çiftliğin de oturduğunu ifade ediyordu.Bu yıllarda ailenin bir çoğuna yasak hala devam ediyordu.Çelik Paşazade Ahmet Bey,1818’de İstanbul’a çağrılarak çeşitli görevler verilmiştir.Çelik Paşazade Mahmut Bey,1835’de affedilerek hanedan ve kişizade olması sebebiyle ayrıca devlet işlerinde söz sahibi olabileceği bir emirle Burdur’a bildirildi. İşte bu olay,Burdur tarihinin acı olaylarının başlangıcı oldu. Aynı Ahmet bey ;1836’da Türkemiş Varidat Nazırlığına , Çil oğlu Mehmet Emin Ağa azledilince onun yerine tayin oldu.Böylece Fetaret olayının da böylece ilk mayını döşendi.1840-1841 senesinde olan Fetaret olayından sonra, Çelik Paşalar sülalesi güç ve itibarlarını kaybettiler.
Kınalızadeler :Burdur’u kuran sülale veya aşiret olarak kabul olunur.
[1]
Z.Velidi TOGAN, Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul 1983,sh 196 –197.
2 Zeki ARIKAN,15-16. Yüzyıllarda Hamit Sancağı , İzmir 1988,sayf 20.
3 Arıkan ,Aynı eser sayf.55
4Isparta Şeriye Sicili 58 Nolu Defter ,sayfa 32
5 Yusuf HALLAÇOĞLU,Osmanlı Devletinde iskan siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi,Ankara 1982, Sayf 81,82
6 Böcüzade Süleyman,Isparta Tarihi,Istanbul 1983, Sayf .192 1982.
7 Burdur Şeriye Sicili, 4Nolu Defter,Sayf 42
8 Burdur Şeriye Sicili 7Nolu Defter,Sayfa 176
9 Burdur Şer.sic .5 Nolu , Deft. Sayf 59
10 Zeki ARIKAN ,15.16. Yüzyıllarda Hamit Sancağı, İzmir 1988,Sayf.110,212
11 -Burdur Şeriye Sic,17 Nolu Deft., Sayf 367
12 Zeki ARIKAN , 15. 16. Yüzyıllarda Hamit Sancağ, sayf 135,136.Süheyi ÜNVER ,Türkiyede Eski Ruh Sağlığı Üzerine Bir Deneme.Türk Folklor Araştırmaları.1965 sayı 196
13 Z.Arıkan ,Adı geçen eser.Sayf.135,136
14Zeki ARIKAN, “ “ “
15 M.Ali UYSAL ,Salnamelere Göre Burdur, Yayınlanmamıış Yüksek LİSANS Tezi.S.Demirel Üniversitesi,1sparta 1998 Sayf 91 .Z.ARIKAN,15.16 .Yüzyıllarda Hamit Sancağı,İzmir 1988,.sayf.135
16 -Burdur 1955 il yıllığı,Sayf.115
17 Mustafa ALİ UYSAL Adı geçen Esr.Sayf.91 .Zeki ARIKAN Adı geçen eser.sayf 136.B.Ş.Sicil.1 Nolu Defter sayf 297
18Burdur Şeri.Sici.1Nolu defterde muhtelif tarihlerde tutulan siciller mevcuttur.
19 “ “ 6 Nolu D efterde çeşitli kayıtlar.
20 Böcüzade S. Sami, Isparta Tarihi,Sayf.220
21 Hamit ÇİNE, Burdur Folklorundan Damlalar, İzmir 1989, sayf 67
22İ.Hakkı UZUNÇARŞILI, Büyük Osmanlı Tarihi.3.Cilt,Sayf.314
23Isparta Halkevi(ün) Dergisi 2.cilt, 1941 Sayf 1255
24Burdur Şeriye Sicill.2Nolu Defter ,sayf 114.Türkemiş hassı ile 4.Murat emri 3 Nolu Defter,sayf 174
25 Burdur Şer.Sicil .7 Nolu deft ,Sayf 116.
26 Burdur Şeriye Sicili 7 nolu Defter , Sayf 183
[1]
Zeki ARIKAN,15.16 Yüzyıllarda Hamid Sancağı,Sayf 76
27 Geniş bilgi için bakınız Zeki ARIKAN,Hamid Sancağında Tımar Düzenine ilişkin Araştırmalar. İstanbul 1982
28 Z.ARIKAN , 15.16 Yüzyıllarda Hamid San ,Sayf.90,91,93,93
29 Burdur Şer. Sic. 6 Nolu Deft. , Sayf 90
30Böcüzade , Isparta Tarihi.sayf189
31Burdur Şer.Sic. 1 Nolu Defter,Sayf 127
32 Burdur Şer.Sic. 7 Nolu De fter ,Sayf 176