BURDUR   TARİHİNİN   ÖNEMLİ HUSUSİYETLERİ

                                                                                                                                 Hayati  KUZUCU

 Açıklama: bu araştırma Burdur Araştırmaları dergisi için hazırlanmıştı.Ancak çeşitli nedenlerle yayınlanamamıştır.
Burdur , coğrafi olarak Anadolu’nun güney batısında yer alan bir ilimizdir.Arazi yapısı itibariyle genelde dağlık ve engebeli  bir yapıya sahiptir.İl toprakları bir yandan Fethiye Körfezi’ni takiple bir kolu Dirmil  İlçesi sınırlarından girip Gölhisar ,Tefenni .,Yeşilova  ilçe toraklarını geçerek   Burdur gölünün  batısından Isparta topraklarına  atlayan dağlar ilediğer yandan  aynı dağ silsilesinin başka bir kolu olan  Çavdır İlçesi sınırlarından girip Kemer Dağları’yla devam eden  Samas Bel’inden atlayarak  Bucak İlçe’sinin  Melli  dağlık bölgesine ulaşan dağlar arasına sıkışmış durumdadır. İlin  önemli bir akarsuyu yoktur. Kara Bel ile Fethiye Körfezi’ne,Çubuk Beli ile de Antalya Körfezi’ne  açılır. Yeşilova İlçe’si  yoluyla  Karaağaç (Acıpayam) Ovasına  bağlanır. Kapalı bölge özelliği  taşıyan Burdur ili topraklarında verimli  geniş ovalar yoktur.Ekonomik açıdan kısıtlı imkanlara sahiptir.Tarihi boyunca  bir kenarda kalmışlığın  acısını hep çekmiştir.Bunun yanında   Anadolu’da ki en önemli ekonomik bölgelerden biri olan Ak Deniz sahil şeridine  inen yollar üzerinde bulunur.  Burdur’un , bu şansını Antik  Çağlar dışında.pek kullandığını söylenemez.Bu çağda Deniz ticareti sayesinde Akdeniz sahil şeridinde önemli şehirler kurulmuş, medeni hayat gelişmişti.  Burdur  ili  sınırları içinde  de Sagalossos, Kremna , Cibrya Bubon  gibi şehirler kurulmuştu. Bugün  bir çok dağ  başında hala kalıntılarına rastlanılan  şehir kalıntıları bu devirin hatıralarıdır.Anlaşılan o devirde, Anadolu içlerini Batı Akdeniz kıyı şehirlerine bağlıyan ticaret yolları ,Burdur toprakları üzerinden geçtiği için buraları epey zenginleşmişti.Burdur yakınlarında kurulduğu analaşılan fakat adı tam olarak bilinemeyen   Antik şehrin  tapınak sütunları  zamanımıza kadar ulaşmıştır. Bu sütunların bazılarının  Şeyh Sinan ve Tabakhane camileri yapılırken ,sütun altlığı olarak ,bazılarının da cami hazirelerinde  mezar taşı olarak kullanıldığını.görüyoruz.Akdeniz  şehirleri  sönükleşince,Burdur ve çevresi de  geriledi.Bizans devrinde,Burdur topraklarında önemli bir yerleşim yeri göremiyoruz.Çünkü  Akdeniz  kıyıları eski önemini kaybetmişti.Anadolu Selçukluları zamanında ise ,Akdeniz ve Karadeniz kıyıları tekrar eski önemine kavuştu.Çünkü Boğazlar ve Ege kıyıları  Bizans Devleti’nin elindeydi.Antalya ve Alaiye(Alanya) Selçuklu’ların Akdeniz’e çıkış kapıları oldular.Burdur toprakları eski tarihi rolüne  kavuştu. Susuz ve İncir Kervansarayları,Antalya’ya inen  ticaret yolunun canlılığı sebebiyle inşa edildiler.Antik Çağdaki konumuna  kavuşmasına ramak kala,Moğol istilası gelip çattı.Osmanlı Devleti  kıtalara yayılan bir devletti. Sınırları çok genişti. Ticaret yolları başka yerlere kaydığından, Anadolu’nun  Akdeniz kıyıları  önemini yine kaybetti.Hatta Anadolu eski önemini yitirdi.Sevr Anlaşması sonucu   Antalya’yı işgal eden İtalyan’ların ilk yaptıkları işlerden biri de; Anadolu içlerine bu şehri bağlayan yolu kontrol için Bucak ,Çeltikçi ve Burdur’a yerleşmek oldu.Amaçlarına ulaşınca da başka yerlere girmek yolunda fazla bir çaba göstermediler.Akdeniz sahillerinin 1950’ler den sonra kavuşacağı önemi; İtalyan’lar o zamandan fark mı etmişlerdi bilemiyoruz.

             Modern toplum olmada ilk adımın şehirleşmeden geçtiği açıktır. Anadolu’ya gelen Türkler arasında şehir hayatına alışkın olanlar olduğu gibi göçebeler de vardı .İran üzerinden Anadolu’ya girenler ilkönce tehlikesi az  olan yerlere yerleştiler.Doğu ve İç Anadolu şehirleri kısa zaman da şenlendi. Yeni şehirler ve köyler kuruldu. Çeşitli nedenlerle boşalmış olan verimli tarım arazileri ziraat yapanlarca dolduruldu.Konar-göçerler de uygun yaylak ve kışlaklara yerleştiler.Ancak Batı Anadolu’da ,uç bölgesi olması nedeniyle, Bizans’la sürekli mücadele mevcuttu. .Anadolu’ya sonradan gelen konar-göçer Türkmenler ister istemez buralara yöneldiler. Savaşlar sebebiyle de yerleşik hayat düzeni gecikti. Eskişehir -Antalya  arasında yaşayan Uc Türkmenleri, Selçuklular’dan bağımsız hareket edip Bizans’la kendileri savaş ya da  barış yaptıkları oluyordu.. Bu mücadeleci hayat Türklerde  zaten var olan savaşçı ruhu körüklüyordu.Uzun yıllar süren kavgalı dönem, Türkmenlere ileriki yıllarda lazım olacak birikimi sağlamıştı. Haçlı Seferlerinde, Anadolu Selçuklu’ları düşmana en büyük zayiatı bu taraflarda verdirdi. Nitekim bu sayede  Moğol işgaline en büyük direnç de burada  gösterilmişti. Bir cihan imparatorluğu olan Osmanlı Devleti de  burada doğmuştu.O devir tarihçileri Uludağ ile Tarsus arasına Türkmen Dağları  adını verirler.Arap tarihçi Ebu Sait sadece Menderes  havzasın da iki yüz bin çadır Türkmen’ in yaşadığını kaydeder [1]   Burdur ili sınırları içinde 20 .Yüzyıl başlarına kadar Anadolu’nun hiçbir ilinde görülmeyecek şekilde Oğuz Türkmen boy adlarını taşıyan tam otuz dört  tane eski yerleşim yeri görülüyor.Bunlar:Çavdır üç (Çavdır İlçesi:Aşağı Çavdır ve Yukarı Çavdır olarak iki yerdi. Şah Kulu isyanıyla Yukari Çavdır  harap oldu. Ve  Kemer Çavdır’ı , bu günün Yaka Köyü’dür.)Büğdüz üç,Yazır dört,Kayı dört,Yüreğir  üç,Bayındır  dört,Iğdır bir,Bayat iki,Yuva üç,Salur iki,Düğer iki ,Kara Evli bir , Peçenek  bir  ve Kızık bir .Bu gün günümüzde bu sayı 18’e düşse de hala dikkat çekicidir. Oğuz boylarının adını taşıyan bir çok köyün ismi  ne yazık ki  değiştirilmiştir. Mesela Çavdır’ın  Bayındır Köyü Bayır,Kayıcık Köyü  Kayacık,Yazır Köyü Gölcük sonra tekrar Yazır ,Tefenni Yüreğir Köyü Yeşilköy,Bucak Kayı Demirli olmuştur Burdur’un  ekonomik bakımdan  çekici olmayışı ,kapalı bir havza olması,kültür merkezlerine uzak oluşu, ticaret yollarının üstünde bulunmayışı  bir çok açıdan zararına  olmuştur. Ne var ki  bu saye de düşman işgaline fazla  uğramadı.Yine bu sayede  Kadim Oğuz Türkmen halk kültürünü  bozulmadan günümüze ulaştırabildi.Eski Oğuz boyları öyle bir temel atmışlardı ki; sonra gelip yerleşenler hep bu potada  eriyip gittiler.Günümüz Türkmenistan Türkmenleriyle şaşılacak derecede  müzik yapısı,müzik aletleri,halk oyunlarının benzerlik göstermesi boşuna değildir.Halk  müziği çalgı aletlerinden Üç telli bağlamanın benzeri Türkmenistan’ da iki telli(Dutar),Sipsinin benzeri Tüydük(Düdük)  adlarıyla bilinmektedir.Teke oyunlarının daha basiti “Kuş tepmesi” adıyla oynanmaktadır.Çavdır Anbarcık Köyünde ,Hasta olmuş küçük bebeklere “Serçecik Tepmiş” denir ki  bana geçmişle ilgili epey şeyler düşündürüyor. Sipsi kelimesinin, Divan-ı Lügati’t Türk’ de bu günkü gibi müzik aleti adı olarak geçtiğini  belirtelim.Anadolu Selçuklular zamanın da uç bölgesinde oluşu ve küçükbaş hayvancılığa elverişliliği ,verimli ovalara sahip olmayışı gibi sebepler yukarda da belirttiğimiz üzere Burdur ‘da yerleşik hayata geçişi geciktirmiş, şehir hayatının oluşmasını zorlaştırmıştır.Göl ve bataklıkların çokluğu sıtma hastalığını arttırdığından , bu hal Bizans  devrinde  köy hayatını köreltmişti .Bunun yanında Bizans Devletinin iç mücadeleleri ,Türk baskısı gibi sebeplerle Rumlar  verimli Ege ovalarına  çekilmişti.Bizans devrinde  kayda değer bir  yerleşim yeri olmayışının bir nedeni de bu olsa gerektir.Türkmenler, kolaylıkla  bu toprakları ele geçirmişlerdi.Konar göçer olmaları sıtma ve diğer salgın hastalıklardan az etkilenmelerini sağlıyordu .Bir yerde  Burdur ‘un arazi yapısı yerleşik hayatı zorlaştırıyordu.13.Yüzyılda Burdur dışında yerleşim yerinin olup olmadığını bilemiyoruz.15.yüzyılda ise Burdur ,Gölhisar,haricinde sehir adiyla anilan yerlesim yeri yoktu.15.Yüzyıldaki Timur belası geçtikten sonra yerleşmelerin başladığı aşikardır.16.Yüzyıl,  Burdur toprakları açısından  tam bir felaket olan Şah Kulu isyanı ile başlamıştır.Burdur ,Antalya,Isparta  konar göçer yaşantısına müsait yerlerdi.Yazıya dayanan kültürel yapı zayıftı.Anadolu’ya  İran üzerinden geçen ve henüz girdiği dine yeni yeni ısınan Oğuz boyları, bu coğrafyadan geçerken Hurufilik özellikli Heterodox inanç sistemini de almışlardır. Kapalı bir bölge olan Hamit ve Teke İlleri  adı geçen akideyi devam ettirmeye müsaitti.İran’da  tahta çıkan Şah İsmail, Dedesi Şeyh Cüneyt’in bağlılarının oldukça kalabalık olduğu  bu bölgeye Dai adı verilen propagandacılarını gönderdi. Osmanlı devşirme devlet adamlarının Türkmenleri hakir gören hal ve hareketleri de bu akidenin yayılmasına yardımcı oldu.2.Bayezit döneminde;günümüz Kızılkaya’sından  bir Türkmen olan Şah Kulunun isyanı patlak verince yeni yeni oturan hayat sistemi allak bullak oldu.Burdur –Gölhisar arasındaki her yer yakılıp yıkıldı.Sayısız köy  boşaldı [2] .Gerek Şah Kulu’nun  katliamı gerek devletin sürgünleri ile boşalan yerlerin 1701 –1738 iskan fermanlarıyla ,(Hamit Eli’nin hali harap yerlerinin) şenlendirilmesi isteği bu durumun  sonucudur.16. yüzyılda nüfusun yarısına yakını hala  yerleşik hayata geçmemişti. Gölhisar Tefenni,Yeşilova,Karamanlı,Kemer çevresinde Türkemiş Türkmenleri Çavdır’da Ali Fahrettin’liler,Ağlasun  Yörükleri ve Irla(Yeşilova ) Yörükleri 1500  haneyi geçiyordu. Sayının önemi, bölgenin  en büyük kenti Burdur’un  339 hane olduğu ( bunun da kırk hanesi Hristiyan Rumdu)göz önüne alınınca durum daha iyi anlaşılacaktır [3] .17 .Yüzyıl da Suhte ayaklanmaları ve Celali isyanları tekrar toplum düzenini altüst etti.Kemer Salur Türkmenlerinden bir sipahi olan Katırcıoğlu Mehmet ile Akyaka Köyü’nden Ak Yakalı oğlu Bekir isyan ederek celali olmuşlardır. Günümüz Ak Yaka ve Sulu Dere köylüleri Celalilere yardımcı olduklarından epey sıkıntı çekmişlerdi. [4]

17.Yüzyıl ortalarında Burdur çevresinin yeni misafirleri ,Sarı Keçili Yörükleri oldu.Akkoyunlu  Devleti’nin asli unsuru olan Boz Ulus Türkmenleri, bu devletin yıkılmasından sonra ,Güney Doğu Anadolu’ dan  hareketle,Anadolu içlerine göç etmişlerdi Boz Ulusun bu hareketlenmesiyle ortaya çıkan Sarı Keçili’lerin,  aslında Boz Ulus  içinden çıktığını  düşünebiliriz.Sarı Keçililerin yerleşmeleri  yaklaşık iki yüzyıl sürmüştür.Aziziye,Bozlar.Bereket,Soğanlı,Aşağı ve Yukarı Kökez Köyleri,Aşağı ve Yukarı.Cimbilli Köyleri,Baş Kuyu,Kocapınar,Ovacık köyleri   tamamen   Sarı Keçililerce kuruldular.Ayrıca  Burdur’un yirmi yedi yerleşim yerine dağıtıldılar.Burdur,toprak düzeninde önemli bir yer tutan çiftliklere  örneğin Hacılar  Çiftliğine Kara Çal  aşireti, Yukarı Kara Çal Köyü’ ne Boz Ulus ma Tabanlı aşireti haneleri,Yeşilova Başkuyu Çiftliğine  Sarı Keçili Hüsamlı’lar,Yeşilova Gölcük Çiftliğine  Sarı Keçili’ler den Tırtar’lar,Yarışlı Gölü çevresin de kışlayıp Yeşilova da  yazlayan Horzumlu’lar dan Kırlı’lar bu günkü köylerine ,Kırlıların bir kolu olan Müslüm’ler cemaati şimdiki Müslüm’ler köylerini kurdular.18 .Yüzyılda  Söğüt Dağlarını takiben Yeşilova Güney Kasabasına kadar devam eden köylere haneler halin de Danişmendli Türkmenleri yerleştirildiler.Ayrıca bu ilçemizin  Kara Köy ve Horoz Köyü’nün kurucuları  onlardı [5] Yine  Saçı Karalı’lardan bazı cemaatler çeşitli çiftliklere yerleştirildiler.Son büyük Yörük yerleşmesi 19 Yüz yılda Tefenni ile Çavdır arasındaki Gök Bel’e olacaktı. Köylerin yapımına başlandığı sırada Gölhisar ağalarının kışkırtmalarıyla, Gölhisarlı Madan oğullarından Süleyman ,Kara Bekir ve Abdurrahman adlı  kişilerce  buraları basılıp yakılınca iş akamete uğradı. [6] 1816 yıllarına doğru Burdur çevresinde, Burdurlu Aşireti adında bir Konar Göçer grubu daha görüyoruz.Burdurlu aşireti Karaman Valisi Ali Paşanın zeameti olarak Kırlılar ile birlikte vergilerini ödemediklerinden uyarılmışlardı [7] .Ancak bunların  daha sonra nereye  yerleştikleri hakkında başkaca bilgi bulamadık.Çelik Paşazade Reşit Bey  emrinde  harbe çağrılan Türkemiş  askerleri içinde 250  Yörük süvarisi olduğunu biliyoruz.Yıl 1828. [8] Burdur Merkezine 1793 yılında; Hamid Sancağı Uluborlu Kazası Senirkent Kariye’sinden (Köyünden) 200 kişilik bir grup insan, perişan bir halde sığınmışlardı.Göç  1830’lu yıllara kadar sürdü.Ancak halkın tepkisi üzerine  büyük bir bölümü geri gönderildi. [9] Sıkca yapılan bir yanlışlılığı burada düzeltmek gerekiyor. Bu yanlışlık :Burdur’a dokumacılığın Senirkentli’lerce  getirildiği şeklinde yazılıp çizilenlerdir.Halbuki,Burdur şehrinde 15. ve 16.yüzyıldan itibaren  pamuk ekilip dikildiği ve dokumacılık yapıldığı açık seçik görülmektedir. 18. yüzyılda Hamit Eli Sancağının Boğası (Dokuma)standartlarını belirleyen emirlerde Burdur boğası(Dokuma) tanımı vardır. [10] Görüldüğü üzere Burdur topraklarında  yüzyıllar süren yerleşik hayata geçme süreci yaşanmış, bir sürü sosyal karışıklılar olmuş  netice itibariyle Anadolu’nun diğer illeri bir çok alanda ondan daha erken davranmıştı .Bu tarihi süreç göz önüne alınmadan   günümüzü anlayamayız.

Tarihi akış içinde toplumun bazı önemli  unsurları:

1-Horasan Erenleri:Menakıpnamelere göre; önce Hünkar Hacı Bektaş -ı Velinin  daha sonra Sarı Saltuğ’un Hoca Ahmet Yesevi tarafından tahta kılıç kuşatılarak Anadolu’nun fethine gönderilmesiyle başlayan Horasan Erenleri sonraları Anadolu Erenleri ,Abdalan-ı Rum,Bacıyan-ı Rum adlarını alarak Anadolu’nun Türkleşmesinde büyük rol oymamışlardı. Cerbezeli, mistik yapılı eski Türk Şamanlarının kılık değiştirmiş halindeki İslam Dininin  yeni Türk misyonerleri olan Horasan erenleri, Oğuz boylarıyla Anadolu’ya  geldiler.Dağ taş , oba oba ,yayla yayla  dolaştılar.Halk kendin den olan  bu insanları çok sevdi.Onlar zamanla, yolların geçtiği ıssız dağ başlarına, tarım yapılabilen arazilere,su başlarına yerleşerek ekip dikmeye,ziraatla meşgul olmaya başladılar.Zaviyeler kurup,insanlara din farkı gözetmeden her millet den insana yardımcı olmaya  çalıştılar. Zamanla etraflarında, yavaş yavaş göçebe Türkmenler toplanmaya , köyler  kentler kurulmaya başlandı .Onlar ölünce yerlerine aynı geleneğin insanları işe devam ettiler.Ama ilkler hiç unutulmadılar. Hayatları efsaneleşti.Aynı olgu Rumeli’de de  devam etti.Burdur toprakları bu erenlere , ait efsane ve menkıbelerle doludur. Tekkeler ve Zaviyeler asırlarca sosyal yardımlaşmanın yanın da kültürel olayların aktarıldığı yerler oldu Ancak zamanla birer hurafe ve tembeller yatağı haline geldiklerinden,Cumhuriyetle  birlikte kaldırıldılar.

Burdur’da  bir çok köy böyle bir zaviyenin etrafında kurulmuştur.16. Yüzyılda sadece Gölhisar  çevresinde  yirmi tane zaviye vardı.Efsaneye göre Yaman Dede,İshak Dede,Yatağan Dede adlı üç kardeş bu günün Yamadı, İshak Köylerini ve Denizli’nin Yatağan  Köylerini kurmuşlardı .Başka bir rivayete göre Yaman Dede,İshak Dede,Er Dede adlı bu üç kardeşin  zaviyeleri  zamanla Yamadı ,İshak ,Er Köyleri oldular.Er köyü 17.Yüzyildan sonra ortadan kalkti isyanında yok oldu.Yine başka bir rivayet de,Yaman Dede,Yatağan Dede,  Şaban Dede( Kozağacında türbesi bulunan bir zat)  adlı üç kardeş Horasan’dan buralara gelmişlerdi. Anbarcık Köyü’nde,Hasan Evliya vardı.Kızıllar Köyü’n de Ak Baba,Çam Köy’de Şeyh Cüneyt.Bu günün Bey Köyü’nde  Ak Baba  Sultan Zaviyesi mevcuttu. Bu zaviyenin vakfiyesi 19. Yüzyıl da yenilenmiştir [11] Aynı Bey Köyü’nde birde  Koyun Baba Zaviye’si bulunuyordu .Yuva Köyü’nde Şeyh Mustafa Tekke’sinin Tekkenişl’eri Ali Resul evlatlarıydı . Miskin Ata ve Ahi  Durkut(Turgut) Zaviye’lerinin  kuruluş tarihleri de çok eskidir.   [12] Ahiliğin  bu topraklar üzerindeki  varlığını  Ünlü Arap seyyahı Batu’ta 1329 senesin de Gölhisar’ı ziyaretini anlatırken kaydetmiştir.Yeşilova’da ise bilinen en eski zaviye aynı zamanda  akıl  hastalıkları  tedavisinin yapıldığı yer olan Onacak Köyü’ndeki Onacık Dede adındaki bir azizin zaviyesidir [13] Bu zaviye ve Onacak Dede Türbesi Selçuklu devrinden kalmadır.Bazı rivayetlerde bu kişi Veli Dede adlı bir ermiştir..Burdur  ile Yeşilova çevresin de Veli Dede isminin çokluğu adı geçen zata duyulan saygı olsa gerektir..Onacık Dede ölünce Saraç Dede yerine geçti.Etraftan birçok kişi halka  hizmet için buraya geldiler.Onacık Zaviyesinin ,16 Asır da 22 kişilik reayası vardı [14] . 2.Mahmut zamanın da yenilenen vakfiyesinin orijinali zamanımıza kadar ulaşmıştır.Yine bu ilçemizde  Doğan Baba ve Işıklı Dede’yle ilgili pek bir şey anlatılmamaktadır.Ne var ki  Hünkar Hacı Bektaş bir rivayete göre Anadolu ya bir güvercin olup gelirken  arkasından Doğan Kuşu kılığında biri onu kovalamıştı.Isparta’nın Yalvaç İlçe’sinde aynı adları taşıyan yakın  köyler vardır.Bu bize, Anadolu topraklarının  kültür kaynağı hakkın da  bir fikir verebilir.Başka bir Tahta kılıçlı Horasan Ereni Menkıbesi,  Yeşilova Niyazlar Köyü’nde karşımıza çıkar. Niyaz Baba  buradaki türbesinde yatmaktadır.

Eşeler Dağına ad verdiği anlaşılan Eşeler Babaya duyulan saygı  bazı Tahtacı Türkmen şairlerinin şiirlerinde  bu gün bile  dile getirilmektedir. Yeşilova ,Kayadibi Köyün’de Karaca Ahmet Zaviyesi 1870 yılında faal durumdaydı.Tefenni Ece köyü adını burada yatan  Ece’den alır.Halil ECE  ismini Balkanların  Türkleşmesinde büyük rol onayan Sarı Saltuğun çevresinde de görüyoruz  Eğneş(Akeniş) Köyü’nde Derviş Süleyman Zaviye’si 19.Yüzyıl  boyunca  faaldi.   Burdur’a  gelince :Sulu Dere Köyü’ndeki Şeyh Hamza Zaviye’si,  zaviyeler kapatılıncaya kadar devam etmiştir.16Asır da 33 kişilik reayası vardı.1914 senesin de varidatı 3694 kuruş 10 paraydı [15] Burdur da Arif Efendi Zaviyesi,Pir Baba ,Şeyh Gaybi Zaviye’leri  16. Yüzyılda mevcuttular.Arif Ef. zaviyesinin Yusuf Paşa Çiftliği 19.  Asırda vakfıydı. Gaybi’nin vakıf arazileri Sorkun köyü yakınlarındaydı. Onunla ilgili bir kitabe zamanımıza ulaşmıştır [16]   Ahi Mehmet veAhi İsa Zaviyeleride geçmiş asırlardan kalmadır. Kara Kent Köyü’nde de Ahi Eyyub Zaviye’si  ve Ahi  Ömer zaviyesi Akyaka Köyünde idi.  Bu zaviyelerin çoğu Hamit Oğulları zamanından kalıp 20. Yüzyıla kadar yaşamışlardır.Lengüme (Belengüme) Köyü ile Sorkun Köyleri arasında Hüsnü DEDE Zaviyesinin vakfiyesi 19.Asırda  yenilenmişti.Bir başka  Abdal Zaviye ve türbesine Çebişli(Paşa) Köyü’nde rastlıyoruz.Nureddin Oğlu Hayreddin oğlu Hacı Abdal.2.Murat zamanından kalma vakfiyesi  2. Mahmut zamanında tekrar yazılmıştı. Hacı Abdal’ın türbe ve zaviyesinin 20. Yüzyıl başlarına kadar varlığını  biliyoruz.Çok geniş vakıf arazileri vardı.Vakfiyede Kızıl Senir,Kara Dere mahalleri ve Kestel Köyü’nün isimleri geçmektedir.16.Asırda 25 kişilik reaya barındırıyordu.1914 yılın da 5754 kuruşluk varidatı vardı [17] .Adı geçen köyde ayrıca Aşık Derviş Paşa  Zaviyesi  mevcuttu.Tekke Köyü’nde Hızır zaviyesi,Ürkütlü’de Şeref Dede,Bucak Seydiler Köyü’nde İmam Sultan Zaviye’leri mevcuttu.Burdur’daki  Ahi  Musa Zaviye’si  Burdur köylerinde geniş vakıf arazilerine sahipti.Yine Burdur’daki Dorum Dede’yi Yatık Baba’yı,Burdur’un fethine katıldığı sanılan  Hasan Dedenin  Üç Dibek Mahallesi’ndeki zaviyesini unutmamak gerekir.Hasa  Dede gibi Burdur ‘un fethine  iştirak eden  Gaziler başı  (Ser Gaziyan)Hecin Dede, Divane Baba,Timurtaş Baba da Burdur’un diğer  önemli şahsiyetlerdir.Bereket Köyü civarında Kilimli Dede  yaşamıştı. Bucak Kuş Baba Köyünün  ismi bize, Horasan Erenleri menkıbelerinde  hep karşımıza  kuş  ritüelini  hatırlatmalı.Burdur’da  ayrıca  Hacı Bayram zaviyesi adında bir zaviye de  geçmektedir.Büyük alim Şeyh Hamidi ,ömrünün sonlarına doğru yurduna dönmüş,bu gün adı verilen Sinan mahallesinde  bir dergah kurmuş ilim yaymaya burada devam etmişti. Onun  bu dergah ve zaviyesiyle ilgili bazı kayıtları  Burdur Şeriye Sicillerinde  mevcuttur.Hatta bu  yerin Sinan Camisinin batı tarafında  bulunduğu görevlilerin illegal olarak 1950 yıllarına kadar  vazifelerine devam ettiklerini onları tanıyanlar aktarmaktadırlar.

2.Ayanlar:Osmanlı devlet yönetimi 18.Yüzyıl başlarından itibaren ,kaybettiği otoritesini Anadolu ve Rum Eli’nde ,zengin ,güçlü aileler  yoluyla  sağlamaya çalıştı. Bu yola başvuruşta sipahilerin güç kayıpları da  rol oynamıştı. Anadolu ve Rum Eli’ndeki  ayan denilen  sülaleler böyle türemiştir.Öyle ki bazıları devlet için de devlet hüküm sürmüşlerdi.Bu aileler arasında;Gölhisar’da Şeyh Hüseyin Oğulları, Tefenni’de Çumra Oğulları,Kemer’de Katırcı Oğulları ilk akla gelenlerdir.Şeyh Hüseyin Oğulları:Rivayetlere göre Horasan’dan gelmişlerdir.Başka bir rivayet de Şeyh Hüseyin KaraOsman Oğlu ve adlı  3 Kişi Horasandan Anadoluya  göç ederler  Denizli İli Acıpayam İlçesinin Yazır Köyüne  konarlar.Bunlardan Şeyh Hüseyin Oğlu  Gölhisarar’a atlar,KaraOsman oğlu Manisa civarına yerleşir.Buradan şu ortaya çıkıyor ki Şeyh Hüseyin OğullarıTürkmen Yazır boyundandır.Bu aile ve aşireti    Dengere Köyü’nde kışlayıp Rahat yaylalarında yazlarlardı. Zamanla güçlendiler.18. Yüzyıl başlarında çevreye varlıklarını kabul ettirdiler. Kendilerine rakip olabilecek herkesi birer bahaneyle yok ettiler.Bu ailenin  günümüze ismi ulaşan ilk tanınan ismi Hacı Osman Ağa’dır.Onun yerine  sonra Oğlu Hüseyin Ağa  geçti.1730 lu yıllarda  isyan eden ve Osmanlı Devletini uzun süre meşgul eden Sarı Beyoğlu’nun  bir çok  adamı  isyana el altından desteklediği anlaşılan Hüseyin Ağa  tarafından saklandığı için hakkında   çıkan  fermana göre  Türkemiş’ de ki  yedi kaza ayanı onun aslında bir eşkıya olduğunu   ifade ettiklerini  belirtmektedir.(Çağatay ULUÇAY  ,18 ve 19.Yüzyıllarda Saruhan’da Eşkiyalık ve Halk Hareketleri; 1955 -İstanbul.Sayfa :162).Ünlü Seyyah Texiye  Minör Asya adlı eserde Şeyh Hüseyin oğlunun saray gibi konağı olduğunu emrinde bir nevi ordusu olduğunu ve devlet gibi hareket ettiğini yazmaktadır.

           Hüseyin Ağa  aynı zamanda Türkemiş Voyvodalığı da  yapmıştı. Karaağaç’ da (Acıpayam)   görülen bir çok isyan ve benzeri olayları askeriyle Hüseyin Ağa bastırmıştır.1787  senesinde   Gölhisar ayanı olarak Hüseyin’in oğlu  Hacı Hasan’ı görüyoruz. Onun zalim bir insan olduğunu   hakkında çıkan bazı emirlerden anlıyoruz.Yusufça Çam Köy ve İshak  Köylerinde halkın malını talan ettiğinden takibe uğramıştı. [18] 1792 yılında Osmanlı Rus harbi nedeniyle  150 kişilik Gölhisar  süvari askeriyle  sefere çağrılmıştı.HacıHasan Ağa , Dengere Köyü’nde bulunan  büyük bir ihtimalle de Hamit Oğullarınca yaptırılan tarihi camiye bir minare yaptırdığından, bu cami uzun yıllar onun adıyla anılmıştı.Yerine Kardeşi Hacı Osman ayan oldu.Hacı Osman’dan  sonra uzun bir süre 1834 senesine kadar  Hasan Ağa’nın oğlu Abdurrahman Ağa ayanlık yaptı.  Acıpayam ayanlarının cezalandırılmaları onun tarafın dan yerine getirilmişti. Apdurrahman Ağa ,Burdur’da bulunan epeyce bir mülkünü askeri amaçla  devlete bağışlamıştı. Daha sonra zimmetine vergi gelirlerini geçirme iddiasıyla Burdur’da yargılandı.Burdur ve çevresinin bir çok ünlü kişisinin şahit olarak dinlendiği mahkeme sonucun da beraat etti.Yıl 1813 [19] .Burdur çay kenarındaki bir  medreseye 3000 kuruşluk bir para vakfetmiştir.Abdurrahman Ağa’nın  ve Şeyh Hüseyin Oğulları adı 1836 yılın da ayanlık kaldırılınca   anılmaz oldular.Ancak Bu aileden Ali Paşa’nın  Burdur’da  bazı hayır işlerinde bulunduğu vakıf kayıtlarında  görülüyor.1841 yılında tahrir edilen Gölhisar Kazası Temettuat defterinde ,Dengere Köyü 1 Numaralı hanede  bu aileden İki kol  kayıtlıdır.Binlerce dönümlük  arazi  mal varlığı olarak gözükmektedir. Halen  nesilleri  Çavdır İlçe’sinde yaşamaktadırlar.Yine bu aileden Osman  Ağa ,Antalya’ da hüküm süren ,  ikinci Mahmut tarafından çeşitli şekillerde ortadan kaldırılan Tekeli oğulları ile mücadele etmiştir.Tekelioğlu  Hacı Mehmet Ağa ,bir çok entrika ile Antalya,Burdur ve Denizli yörelerinin gelirlerini kendine bağlamıştı.Tavas Ayanlarıyla işbirliğ sonucunda Türkemiş kazalarından Karaağacı Gölhisar’ı da (ACIPAYAM)  ele geçirerek Gölhisar’ a göz dikince Osaman Ağa  ona karşı gelmekten çekinmemişti. Neticede başarılı da olmuştur.                                                                                               

Madanoğulları: Gölhisar ve Acıpayam  taraflarında birçok olaya karışmışlardı. Şeyh Hüseyin .oğlu Apdurrahman Ağa ile yargısı yapılan Madanoğlu  sürgüne gönderilmişti [20] Bu aileden Süleyman  daha önce bahsi geçen Gökbel baskınını 1872 yılında yapmıştı. Günümüzde hala  halk arasında söylenen“Hanedandır  hanedan adam mı çıkar Madanoğlu gibi Kızıl danadan” deyimi bu gün bile unutulmamistir

Madan Oğlu Süleyman Ağa ve  kardeşi  Hacıİsmail’in  1894 1897 yılları arasında bir çok adli olaya  karıştığını Burdur Bidayet mahkemesi   zabıtlarında  karşımıza çıkmasından anlıyoruz.

Katırcıoğulları:15.ve 16.Yüzyıllarda  Kemer civarında yaşayan ve bu bölgeye adlarını veren  Salur Türkmenlerinden Tımarlı sipahi ailesidir. Kemer oğulları  sonra Katırcı oğulları  adını almışlardı. Ünlü bir Celaliyken devlet hizmetine girip Anadolu Beylerbeyliğine kadar gelen Mehmet Paşa bu ailedendir.Tarihçi Naima, onunla ilgili epey malumat vermiştir. Sadrazam Fazıl Ahmet Paşanın arkadaşıydı.Birlikte bir çok savaşa katıldılar. Kandiye(Girit) kuşatmasın da şehit düştü(1668).Onun konuştuğu Burdur Türkmen şivesini anlamayan saray çevresi ve bazı tarihçiler dil bilmez bir ademdi derler.Bir silahşördü.Oynadığı ciridi, devlet adamları seyretmek için alana koşarlardı.Bizde böylece Kemer  yöresinde yakın zamanlara kadar oynanan  cirit oyununun nereden geldiğini anlıyoruz. [21] Bir çok tarihçimiz  Hamit Eli’ndendir  kaydına  bakıp ona hemen Isparta’lıdır demişlerdir.Tarihçi Naima,  Onun Padişah huzuruna kabulünden sonra söylediği”Saadetlü Hünkarımın gara gara gözlerini gördüğüm gibi ödüm sıda yazdı …“  ve devamını  kaydederek farkına varmadan Burdur ağzının  tarihteki ilk yazılı kaydını yapmıştır. [22] Mehmet Paşanın iki oğlu vardı .İbrahim Bey ve babasıyla aynı adı taşıyan Mehmet Paşa.İbrahim Bey bir ara Balıkesir mutasarrıfı oldu.Mehmet Paşa  bazı görevlerden sonra babası gibi asi oldu. Kaçıp saklandığı yerde ölüp kaldı. Katırcı oğulları,Katırcı oğlu Mehmet Paşadan  sonra 1830 ‘senesine kadar  Kemer ayanlığını yürüttüler.Katırcı oğlu Mustafa 1746 senesin de Karamanlı civarın da  bir eşkiya takibinde  bulunan  isimler arasındaydı .Ondan sonra oğlu Salih ayan oldu . 1792 senesinde Türkemiş Has’sından Rus harbine çağrılan 150 Kemerli süvari askerinin Sergerderliğine Salih ve Hacı Mehmet getirilmişlerdi. Salih’ten sonra ise oğlu Mustafa ayanlık yaptı.Bir ara  Kemer halkından topladığı vergilerle  Dalaman’a kaçan Mustafa ‘nın çiftliğine el konuldu. Yakalanarak veya gönüllü teslim sonucu, Burdur mahkemesince  Burdur’ da  ikamete mecbur  kılındı yıl 1829. [23] Yaşlı olduğu gerekçesiyle çocuklarının da  ricası sonucunda  bir yıl sonra  serbest bırakıldı .Katırcı oğulları  Teke Sancak Beyleri ve mütesellimleri ile  bu günkü Kemer yaylaları yüzünden  kavgalar etmişler ama sonunda buraları almışlardı.Antalya  Yörükleri arasında  Katırcı oğulları  ile ilgili hatıralar günümüze kadar ulaşmıştır.Kemer Ayanları arasında 1830 da Gümüş Ağa diye başka bir isme de tesadüf ediyoruz.                                                                                                                             

Tefenni Ayanları: 1792 seferine 200 Süvari askerine  sergerderlik  vazifesi verilerek çağrılan Çumra oğlu Mahmut ve Kara İsmail sonraları  da bir ara Burdur Kaymakamlığı yapan   Mesut Bey, aynı zaman da Çelik Paşalarla akraba idi bu yörelerin ayanlarıydılar. Yeşilova(Irla ma Yavice)1746 senesin de Türkemiş ayanları için de adı geçenlerden biri de Irla(ERLE) ayanı Ömer Ağa idi.1828 yılın da Kara Hüseyin Ağa ,sonraları Boşnak Süleyman isimlerini görüyoruz.                                                                                        

  3-Voyvodalar:Bağdat Fatihi Gazi Murad Han’ın talebiyle Türkemiş Türkmen aşiretleri Hassı adını alan  Burdur merkez ilçe, Gölhisar , Siroz ma Tefenni,Hamidi Kemer, Gölhisar, Irla ma Yavice(Yeşilova ve çevresi) , Gölhisar Karaağacı(Denizlinin Acıpayam ,Kızılhisar ,Yatağan ilçeleri),Has  idareleri gereği İstanbul’daki  mukatatlar  bölümünce yazılan resmi yazılar sonucu atanan voyvodalarca yönetilirdi [24] Voyvodalar , Burdur’a gelince  Türkemiş’te bulunan bütün ayanları toplar mahkeme huzurunda verecekleri vergi miktarını belirtir ve diğer hususlar da yemin ettirirdi [25] . Göreve başlamadan  önce adaletle görev yapması hususunda yazılı emir  alırlardı . Buna rağmen bir çok voyvoda halka zulüm yaptıklarından  azledildi.Aralarında idam edilenler ve mallarına el konulanlarda görülmektedir.İstanbul’dan atama yapılmadığı zamanlar Burdur’un tanınmış kişileri bu göreve vekaleten atanırlardı.Şeyh Hüseyin oğlu Hüseyin Ağa ,Çelik Paşazade Reşit Bey, Kınalı Zade Hüseyin Bey voyvoda vekilliği yapanlardır.Halka zulüm yaptığı için 1815 de Ahmet adlı bir voyvoda yargılanarak czalandırılmıştı [26] . Yine 1815’ te Ali Bey azledilmişti. Kara Osman zade Ebu Bekir Ağa’nın  malları müsadere edilip 1832 yılında İzmir’e sürülmüş ve alenen idam edilmişti.Yerine Kınalı Zade Hüseyin Bey vekilliğe getirilmişti. Daha sonraları Arif Ağa, İbrahim Zühdi, Hacegandan Ali Rıza Bey  voyvodalık yaptılar.Voyvodalar, has ile ilgili tüm işlerden sorumluydular. Yıllık bütçeleri vardı

4-Sipahiler: Osmanlı ordusunun  yeniçerilerle birlikte  önemli  unsurlarından  biride Sipahilerdi.Dirlik adı verilen topraklarından elde ettikleri gelirleriyle  geçinirler,savaş zamanında daha önce belirlenen sayıda Cebelü  denilen askerleri donatarak sefere katılırlardı.Duraklama devriyle başlayan  birçok bozulma bu sistemi de allak bullak etmişti. Çeşitli sebeplerle  tımarlarını kaybeden sipahiler Anadolu’nun birçok yerinde karışıklıklar,isyanlar çıkarmışlardı. Celali isyanlarının ana sebebi buydu.Kanunlarına göre bulundukları yerlerde   devlet adına bazı şeylere müdahale edebiliyorlardı.Zaman zaman bu karışma halka zulümlere dönüşüyordu.Burdur çevresinde görülen Şah Kulu ve Katırcıoğlu isyanları da bu minval üzeredir.Yine 17.Asırda Gölhisar  ve Söğüt civarında faaliyet gösteren Cafer oğlu denilen bir celalinin yanında bir çok sipahi ve levent bulunuyordu. Melaz Murat adındaki başka biri ,o sırada Karaman valisi  bulunan  Katırcıoğlu Mehmet  Paşan’ın Burdur yakılarındaki çiftliğini  talan etmekten çekinmemişti. Daha sonraları Gölhisar’da   tımarı elinden alınınca isyan eden Zor Ali Bey de bir sipahi idi. İsyanı sırasında kendisini takip edenleri atını ters nallayarak izini  kaybettirirdi. Koçaş Dağları ile  Gölhisar gölü etrafında  dolaşıp sıkışınca atı ile gölün bir yanın dan bir yanına yüzerek  geçip kurtulurdu.Anlatıldığına göre 300 saban demirini padişahın sarayı önüne yıktırıp ( Anadolu Beyler beyi olacak), elime bakan bu kadar insan aç bırakıldı demek istemiş derdini anlatarak büyük ihtimal affedilip tımarı geri verilmişti.Ünlü Tekeli oğlu Türküsünde anlatılan sürülmeyen tarlaların gen kalması,çifte koşulmayan mandaların ham kalması, kaçacak yerin bulunmadığını anlatmak için alt yanın deniz üst yanın balkan(Dağlık ) olduğunun belirtilmesi  Zor Ali Beyin hayatına  fevkalade uymaktadır. Bir ihtimal bu türkü önce Zor Ali Bey için yakılmış ancak sonra  1816 senesinde isyan edip idam edilen Tekeli Oğlu İbrahim’e mal edilmişti. Tekel iOğlu İbrahim faaliyetinin bir kısmını da  Burdur  ,Kemer taraflarında  yürütmüştü. Burdur  çevresinde  epeyce çiftliği vardı. 16 .Yüzyılda  Burdur’da57,Irla’da 83,Ağlasun (Bucak’ın büyük bir bölümü dahil)97 , Gölhisar ‘da 142 , Siroz ma Kemer’ de olmak üzere toplam 339 sipahi veya sipahi oğlu vardı ki bu azımsanacak bir sayı değildir. [27] Burdur’da sipahi sayısı  zamanla gittikçe azalmış  ve 1840’larda yirmiye kadar düşmüştü.Tanınmış sipahi ailelerinden bazıları 15.ve 16.Yüzyıllarda Kemer’de Kemeroğulları, Gölhisar’da Saltukoğulları’ydı. Bir çok köy tımar konumundaydı.Bunlara bazı örnekle verecek olursak; Burdur’da Askeriye ,Kışla, Çerçin,Yar ,Yağı ,Karakend.  Gölhisar’da  ,Süleyman,Bayat (Bu köyler bugün yoktur.) Hasan Paşa ,İshak, Dirmil,Yeşilova’da Alan Köy,Kay i ,Kozagaç gibi [28] .Yakın zamana kadar düğünlerde (kına gecelerinde) erkek kılığında,su kabağından pala bıyık takılmış maskelerle korkunç görünümlü ,kadınlar ,geceyi idare ederler bunlara İspaha (Sipahi) denilirdi.Ispahaların Oyuna kalkmayan  kadınlara  ya da davetsiz erkek misafirlere dayak atmak gibi  görevleri vardı.Bu  aslında Sipahilerin   halkın şuuraltına yerleşen  ve yaşayan yansımasıydı.Bu rol bazı yerlerde ise  zamanla  efe  şekline bürünmüştü. Kına  gecelerinde bu sefer efe kılıklı korkunç tipler oynanmaya başlandı.  Halkın eşkıya taifesinden  neler çektiğini böylelikle daha iyi anlayabiliyoruz. Sipahilerin yerini efeler doldurmuştu kısacası.Bu gün hala bir çok köyde   Ispahalar adıyla anılanı sülaleler,  eski sipahi ailelerinin torunlarıdır.

5-Derbentçiler:Yolların  dağ geçitlerinde ,güvenliğini sağlayan aileler veya topluluklardı.Bir çok vergiden muaftılar.Burdur çevresin de ticari olarak en önemli yol , Antalya Burdur yoluydu.Burdur’ dan başlayıp   Kıravgaz Köyü’ndeki (Kayaaltı) bu gün ayakta olan Kuru köprüden geçerek ,Ovacık ile Paşa Köyü’nden(Çebişli)  İncir Hana  ulaşırdı .Buradan kıvrılarak Ağlasun’dan gelen yolla birleşip Susuz Hana  inerdi.Oradan da İncirli derbendinden(Çubuk Beli)  Antalya’ ya geçerdi.Günümüzde bile bu yola Osmanlı  yolu denmektedir.İncir Derbendini , Derbentçiler korurdu.Bu yol güzergahına,Selçuklular zamanında iki Kervansarayın yapılması Antalya iskelesini canlı bir ticaret limanı yapmak niyeti  taşımaktadır.Bir diğer önemli derbent ise  Dirmil’deki Kızıl Kıran dır. 16. Yüzyılda Beş yüzü aşan nüfusuyla  burası büyük bir köydü.1568 yılında Büyük  Dirmil  ve Küçük Dimil olmak üzere iki  yerleşim yeriydi..Tam 80 Derbentçi  vardı. Ayrıca Büyük Dirmil’de kalabalık sipahi topluluğu yaşamaktaydı .Tefenni Bey Köy ‘deki Ballık Derbendini bu köy ahalisi koruyordu. Yeşilova’da Çardak Yörükleri Sarı Kavak Derbendini korurken kaçmışlar ancak bir fermanla  yakalanarak aynı yere geri getirilmişlerdi [29]

6-Çelik Paşalar:Burdur şehri 1730lu yıllara kadar sakin bir yerdi.Ancak bu sıralarda  Hamit Sancağı  Mutasarrıflığına  getirilen Çelik Mehmet Paşa ile   durum deyişti. Çelik Paşa Burdur’a yerleşti.Hamit Sancağını buradan idareye başladı.Eskiden beri söz sahibi olan  Burdur beyleri kendilerine yeni  bir müttefik bularak daha da  güçlendiler.(Burdur Araştırmaları Dergisinin2. sayısında  Burdur tarihi üzerine adlı  araştırmam da Çelik Paşa’lar la ilgili bölümde”.. 1695 tarihinden itibaren Pulat Ahmet Paşa oğlu Çelik Mehmet Paşa ...”şeklinde  olan bölüm  bir yanlışlık eseri  olarak  çıkmıştır .) Çelik Mehmet Paşanın babası da çeşitli yerlerde valilikler yapmış olan Pulat Ahmet Paşa’dır. 1732 yılında Rakka valisiydi. Pulat’ Ahmet Paşa ,bilebildiğimiz kadarıyla  Burdur’da  herhangi bir şekilde bulunmamıştır.Ancak Ahmet Paşa’nın iki eşi ve diğer oğulları  Burdur’a yerleşmişlerdi. Çelik Mehmet Paşa değerli bir devlet adamıydı. İleriyi gören tedbirli hayırsever bir insandı. Uzun yıllar Hamit Sancağı mutasarrıflığı yaptı.Burdur’a çeşitli hayır eserleri kazandırdı. Paşa köprüsü  olarak bilinen  köprüyü o yaptırmıştı.Burdur’da Bir cami ve bir medrese kurdu.Onun zamanından itibaren  Burdur medreselerinin önemi birden arttı. Büyük Şeyh İbrahim Efendinin oğulları onun medresesiyle camisinin mütevellileriydiler ( İbrahim Efendi  ailesi Burdur’un  ilim ve kültür hayatına  büyük katkıları olmuş bir ailedir .1650 başlarından  1870 li yıllara kadar bu aileden bir çok değerli alim yetişmiştir. Halk ,Büyük Şeyh ünvanını İbrahim Efendi’ye verirken, daha sonra yetişmiş yine değerli bir alim olan ve Burdur’a bir kütüphane kurup aynı zamanda Burdur müftülüğü yapan Mustafa Efendi’ye Küçük Şeyhliği- (Hoca-)  layık görmüştü.) Çelik Mehmet Paşa,Ulu Camiye ,Cami çevresinde bulunan altı dükkanın gelirini vakfetti [30] Annesi Meryem Hanım’ında çeşitli vakıfları vardı. Baba bir kardeşi Sait Bey ve üvey annesi Şerife Hanım’ında  Burdur’da vakıfları mevcuttu. Çelik Mehmet Paşa Burdur,Isparta ve Antalya’daki  tanınmış ailelerle kız alıp vermek suretiyle akrabalıklar kurup yüzyılı aşkın bir zaman  Hamit ve Teke İllerinde soyunun  açık ve gizli hüküm sürmesini sağlamıştı.Daha sonra Konya valisi oldu. 1765 senesinde öldü. Çocukları Burdur’dan ayrılmamışlardı. Eşi Hatice Hanım,  Burdur’a geri dönüp yerleşti.Çelik Paşa ,Konya’ya gidince yerine  oğlu Sait Paşa  Hamit mutasarrıfı  oldu.     Sait Paşa ,zaman zaman Burdur’da zaman zamanda Isparta’da ikamet etmişti. Burdur’a Kaymakam atadığı Mesut Bey’in ,halka çok zulüm yaptığından şehir halkının isyan edecek duruma geldiğini fark ederek onu azletmişti.Çelik Paşalar ailesi mahiyetlerinden  iki sadrazam yetişmiştir..Birincisi Kethüdalarının oğlu olarak  Burdur ‘da doğup  büyüyen  Halil Hamit Paşa,ikincisi Şahin Ali Paşa’dır.Şahin Ali Paşa’nın  oğlu Ataullah Paşa Çelik Paşanın kızıyla evlenmişti.Sadrazam H.Hamit Paşa,1.Abdulhamit  zamanında idam edilmiştir.Halil Hamit Paşa, yetişip büyüdüğü Burdur’u unutmamıştır.Bir kütüphaneyle bir medreseyi Burdur’a hatıra bıraktı.Halil Hamit Paşa,Çelik Paşa  ailesinin Hamit ve Teke’de gizlice devlete kafa tutar hale geldiklerini görüp belki de eskiden  beri içindeki kinin tesiriyle  Çelik Paşaları  devlet işlerinden uzaklaştırıp çiftliklerinde zorunlu ikamete tabi tutturmuştu [31] .O sırada  Karaman Valisi olan Çelik Mehmet Paşa’nın oğlu Said Paşa Burdur’da devlet umuruna  karışmamak ,mübaderet (yazışma) yapmamak şartıyla  ikamete tabi  tutuldu.( 1767) [32]

Çelik M. Paşanın diğer oğlu Ahmet Paşa ,1787 senesinde sağdı .Teke Sancağı ve başka yerlerde mütesellimlikler de  bulundu. Burdur’da ikamet etti ve öldü. Kızının mezar taşı günümüze kadar ulaşmıştır.Eski Yeni Camisinin karşısında bir medrese yaptırmıştı. Teke Sancağı mutasarrıflarından Ebu Bekir Paşa onun damadıydı.Ahmet Paşanın oğlu Reşit Bey,Voyvoda vekilliği de yapmıştı,bazen seferi hümayunlarda  Türkemiş askerine başbuğ  nasp ve tayin olmuştu. Tekeli Oğullarının damadı olması devlet işlerinde gözetilmesini sağlıyordu.Ancak bu akrabalığın  Çelik Paşalara, Tekelioğlu İbrahim  Beyin  isyanı sonucunda epeyce pahalıya patladığı görülüyor.Aileden bazılarının ,Tekelioğulları  Selaniğe sürülünce   bundan nasiplerini aldıkları anlaşılıyor. Çelik Mehmet Paşa’nın  diğer oğlu İbrahim Paşa’da Kayseri ve Adana gibi  çeşitli yerlerde valiliklerde bulunmuştur. 

 Bu aileden Çelik Paşazade Mehmet Bey, 1799’da vermiş olduğu bir istidada devlet işlerine karışmayıp ,çiftliğin de oturduğunu  ifade ediyordu.Bu yıllarda  ailenin bir çoğuna yasak hala devam ediyordu.Çelik Paşazade  Ahmet Bey,1818’de İstanbul’a çağrılarak çeşitli görevler verilmiştir.Çelik Paşazade Mahmut Bey,1835’de affedilerek hanedan ve kişizade olması sebebiyle ayrıca devlet işlerinde söz sahibi olabileceği  bir emirle Burdur’a bildirildi. İşte bu olay,Burdur tarihinin acı olaylarının başlangıcı oldu. Aynı Ahmet bey ;1836’da   Türkemiş  Varidat Nazırlığına , Çil oğlu Mehmet Emin Ağa azledilince  onun yerine tayin oldu.Böylece Fetaret olayının da  böylece ilk mayını döşendi.1840-1841  senesinde olan Fetaret olayından sonra, Çelik Paşalar sülalesi güç ve itibarlarını kaybettiler.

Kınalızadeler :Burdur’u kuran sülale veya aşiret olarak kabul olunur.

ANA SAYFA

 

 

[1] Z.Velidi TOGAN, Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul 1983,sh 196 –197.

2  Zeki ARIKAN,15-16. Yüzyıllarda Hamit Sancağı , İzmir 1988,sayf  20.

3    Arıkan ,Aynı eser sayf.55

4Isparta  Şeriye Sicili 58 Nolu  Defter ,sayfa  32

5 Yusuf HALLAÇOĞLU,Osmanlı  Devletinde iskan siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi,Ankara 1982, Sayf  81,82                             

6 Böcüzade Süleyman,Isparta Tarihi,Istanbul 1983,   Sayf .192  1982.

7 Burdur Şeriye Sicili, 4Nolu Defter,Sayf 42  

8 Burdur Şeriye Sicili   7Nolu Defter,Sayfa 176

9 Burdur Şer.sic .5 Nolu , Deft. Sayf    59

10 Zeki ARIKAN ,15.16. Yüzyıllarda Hamit Sancağı, İzmir 1988,Sayf.110,212

11 -Burdur Şeriye Sic,17 Nolu Deft., Sayf 367

12 Zeki ARIKAN ,  15. 16. Yüzyıllarda Hamit Sancağ, sayf 135,136.Süheyi ÜNVER ,Türkiyede Eski Ruh Sağlığı Üzerine Bir Deneme.Türk Folklor Araştırmaları.1965  sayı 196

  13 Z.Arıkan  ,Adı geçen eser.Sayf.135,136

  14Zeki ARIKAN,                                                

15 M.Ali UYSAL ,Salnamelere Göre Burdur, Yayınlanmamıış Yüksek LİSANS Tezi.S.Demirel Üniversitesi,1sparta   1998 Sayf 91  .Z.ARIKAN,15.16 .Yüzyıllarda Hamit Sancağı,İzmir 1988,.sayf.135

16 -Burdur 1955 il yıllığı,Sayf.115

17 Mustafa ALİ UYSAL Adı geçen   Esr.Sayf.91 .Zeki ARIKAN  Adı geçen eser.sayf 136.B.Ş.Sicil.1 Nolu Defter sayf 297

18Burdur Şeri.Sici.1Nolu defterde muhtelif   tarihlerde  tutulan siciller mevcuttur.

19                         6 Nolu  D efterde   çeşitli kayıtlar.

20 Böcüzade S. Sami,    Isparta Tarihi,Sayf.220

21 Hamit ÇİNE, Burdur Folklorundan Damlalar,   İzmir 1989, sayf 67

22İ.Hakkı UZUNÇARŞILI, Büyük Osmanlı Tarihi.3.Cilt,Sayf.314

23Isparta Halkevi(ün) Dergisi 2.cilt, 1941 Sayf 1255 

24Burdur Şeriye Sicill.2Nolu Defter ,sayf 114.Türkemiş hassı ile 4.Murat  emri   3 Nolu Defter,sayf 174

25 Burdur Şer.Sicil .7 Nolu deft ,Sayf 116.

26   Burdur Şeriye Sicili 7 nolu Defter , Sayf 183 [1] Zeki ARIKAN,15.16 Yüzyıllarda Hamid  Sancağı,Sayf  76

27 Geniş bilgi  için  bakınız Zeki ARIKAN,Hamid Sancağında Tımar Düzenine ilişkin Araştırmalar. İstanbul 1982

28 Z.ARIKAN , 15.16 Yüzyıllarda Hamid San ,Sayf.90,91,93,93

29 Burdur Şer. Sic. 6 Nolu Deft. , Sayf  90

 30Böcüzade , Isparta Tarihi.sayf189

31Burdur Şer.Sic. 1 Nolu Defter,Sayf  127

32 Burdur Şer.Sic. 7  Nolu De fter ,Sayf 176