UZUN HAVALAR
Abdurrahman EKİNCİ
Halk Bilimi Araştırmanı -Etnomüzikolog
Teke yöresi türkülerine ayırıcı bir gözle bakarsak Uzun havalar, kırık havalar, boğaz havaları, diye ayırmak doğru olur. Ama her bölüm kendi içinde parçalara bölünür .Boğaz havalarını ele alırsak ;hadalar, boğaz havaları diye ayırırız. Hadalar sözlü boğaz havaları, Duguk boğazı, Çömlek kırdıran, Çörten boğazı, Dirmil boğazı, koca karı boğazı , nene torun
Boğazı ve daha başkaları sözsüz ama hikayesi olan , Avrupa ‘nın süitlerinden üstün ,iki üç
sesli çalınan genellikle üç telli bağlamayla icra edilen türkülerimizdir. Yöre türkülerimizin kırık havalarında genellikle söz çekiniktir. Gaydır gubbak cemilem de olduğu gibi.Yöremiz türkülerinin uzun havalarında söz melodinin, melodi sözün önüne geçmeye çalışır.Daha doğrusu uzun havaların sözleri yakıcı, çarpıcı, düşündürücü,bazı zamanlarda anlam ve içerik bakımında melodiden önde giderler.
Uzun hava nedir? Hangi havalara uzun hava denir. Ağıtlarla uzun havalar arsıda bir özdeşlik var mıdır bir bakalım. Öncelikle yöre sanatçılarımızın bakışını anlatalım.
“Oyuncunun hafifi kırık havalara oynar. Oyuncunun ağırı ise zeybeklere oynar. Önce ağır zeybek, sonrada kıvrak zeybekleri oynar. İyi usta, ağır usta, uzun hava okuyan ustadır.(1)
“Sevmenin, ayrılığın, gurbetin, ulaşamamanın , gidip gelmeyenin ağzıdır dilidir uzun havalar. (2)
“Uzun hava ölmüş karıma varış, yalvarıştır.”(3)
“Uzun havalar türkülerin şahıdır;boğaz havaları ise veziridir.”(4) .
“Yas teması gurbet havalarının temelini oluşturmuştur.Sözlerin yapısına ve anlamına göre ezgilerde de değişiklikler olabilmektedir.”(5)
“Gurbet ; öteden beri sevdiklerinden , yerinden ve yurdundan ayrı kalma, sevdiklerine ulaşamamak, kavuşmak ümidi ile yaşamak demektir.İnsanlar önceleri sonu belirsiz bir yolculuğa çıkarlardı . Gidenlerin kalanlardan, kalanların gidenlerden haber alması o yıllarda pek mümkün değildi.
Yas geleneği yörede ölüm, ayrılık, gelin gitme, asker uğurlama gibi sosyal olaylarda kişinin yakınları ve sevenleri tarafından halen devam ettirilmektedir. Gurbet havaları yas ezgisinin anlam olarak değişik biçimlerde yorumlanmasında ve söylenmesinden kaynaklanmıştır .Yas ezgisi genel olarak La-Mi aralıklarında seyreder. Arada sol çarpması alır ve Hüseyin’i, Uşşak hicaz dizilerinde seyir gösterir
Avşar Beyleri, Çingir Çingir, Güllük Dağı, Tekeli oğlu, Sürmelim gurbet havaları inici karakterdedir.Eğlen Durnam Ya da Geceleri, Ümmü Ali Bey gurbetleri ise
Çıkıcı karakterdedir. Avşar Beyleri ve Sürmelim gurbet havaları bir oktavı aşarak (La-Do)aralığında seyreder Güllük Dağı, Çingir Çingir, Tekeli oğlu ve diğer gurbetler bir oktav içerde seyreder “(6)
“UZUN HAVA
Uzun hava ya da düz hava, hava yakmak, Yakım yakmak ,ozan nama okumak, hava ekmek hava asılmak , yüksek hava, avaz, çıkışmak kazındırmak, koşma koşmak, (okumak),mani okumak, uzun gayrda , engin hava gibi terim ve tabirler, yurdumuzda halk musikisi çalışmalarının başladığı ilim yıllardan itibaren kullanılmış ve çeşitli bilim adamlarınca çok kereler tanımlanmaya çalışılmıştır
AĞIT
İnsan oğlunun ölüm karşısında veya canlı cansız bir varlığını kaybetme, korku, telaş ve heyecan anındaki üzüntülerini, feryatlarını ,isyanlarını ,talisizliklerini düzenli düzensiz söz ve ezgilerle ifade eden Türkülere ağıt adı verilmektedir.
Ağıtın ne zamandan beri yapıldığı konusunda çok çeşitli fikirler bulunmakla birlikte Sokolov ölü gömme merasimine bağlı şiiri yani ağıtı, insanlığın en eski çağlarına kadar çıkarmaktadır.
Ortaçağ anlatım eserlerindeki ağıtların herkesin söylediklerinden farkı bunların artistik olmasıdır. Konu bakımından fakı değildirler. Acı ifadesi, ölünün methi, umut kırıklığı, ölenin mesuliyetini yüklenme, ölen için bir şeyler yapmağa karar verme,intikam, ölümün moralizasyonu talihe ve kadere isyan, dini sorguya çekme,dua, teselli, konularıdır.
İslamiyet ağıt geleneğine karşı almış olduğu tavır çok sert ve menfidir. Çünkü İslami inanışa göre ölüm haktır.Hıristiyanlar arasında da dini törenlerde ağıta rastlanmaktadır.
Ağıtlar şekilleri ve ilham ettikleri heyecanlar büyük ölçüde değişik olmakla beraber bütün toplumlarda bulunur.
. Eski Türk dilinde ,ağıt yerine Sagu ve Yuğ kelimelerinin kullanıldığı görülmektedir. İslamlıktan önce Türkler arasıda, sevilen,sayılan bir kimsenin ölümünden sonra düzenlenen cenaze törenine yuğ veya yuğ töreni denmekteydi Kaşkarlı Mahmut ise ölü gömüldükten sonra verilen yemeğe yuğ basan ya da yoğ basan dendiğini belirtmektedir.Ayrıca aynı kaynakta yoğ kelimesi “ matem yas ; ölü g2ömüldükten sonra üç veya yedi güne kadar verilen yemek.(Divani Lugatit-Türk)olarak açıklanmaktadır.
Bali (1997:14) ye göre ölü gömme merasiminin Türk dilindeki en eski karşılığı olan “yuğ” kelimesinin “yok” tan geldiği söylenmektedir.Orhun yazıtlarında da (1-110)”Katun yok bolmuş erti” yani ölmüş denilmektedir.
Eski kaynaklarda,özellikle ölü merasiminde kullanılan Yuğ ve sagu kelimelerinin yerin, giderek ağıt ve mersiye ye bıraktığı görülmektedir. Göğe yükselmek anlamına gelen “Ağmak “ fiilinden türeyen ağıt; Türk sözlük te 1. Ölen bir kimsenin gençliğini, güzelliğini, iyiliklerini , değerlerini , arkada bıraktıklarının acılarını veya büyük felaketlerin acılı etkilerini dile getiren söz veya okunan ezgi yazılan yazı, sagu , mersiye
Mersiye ve ağıt kavramlarının birbiriyle eş anlamlı kullanıldığı sık görülse de ikisi aynı anlamı taşımamaktadır.Reinhard(1974:192) bu iki kelimenin farklılıklarını şöyle açıklamaktadır.
….mersiye daha çok Divan şiiri ve geleneksel sanat musikisi alanlarına girer; buna karşılık ağıt, halk şiirinin kurallarına göre biçimlendirilen ve belirli bir ezgi biçimi
Seçilerek seslendirilen s bir türküdür.Bu türde metin ile musiki bir bütün oluşturur ve ağıt kelimesi bu bütünün her iki öğesini de adlandırır.
Reinhard incelediği ağıtların sonucunda hepsinin uzun havalar, bozlaklar ve ritim bakımından gevşek (serbest) olan öteki havalar gibi, ağıtların ezgisel akışının inici olduğunu tespit etmektedir.”En ince perdeler başlangıca yakındır.Ezgi kimi zaman bu en ince perdelerden yola çıkarak ses alanının tümünü iner”(
Ağıt Anadolu’nun hemen her yerinde söylenir, ancak özellikle Orta ve Güney Anadolu’nun belirli yörelerinde yaygındır.”Bu yörede yaşayan Afşarlarla Türkmenlerin hem geleneğin sürmesinde, hem de eski ağıt metinlerinin günümüze ulaşmasında önemli rolü olmuştur.(7) . “Garbi Anadolu Türkülerinin ”Resitatif (Usulsüz) ve usullülü olarak iki türlüsü var demiştik. Orta Asya Türkülerinde de görülen bu vasıflar, aynen Şarki Anadolu türkülerinde de yaşar.Usulsüzlerle uğraşanlar, ekseriyetle “sazlı aşıklardı” Usüllüleri çalmayı adi görürler.( Mahmut Ragıp, Şarki Anadolu Türkü ve oyunları , İstanbul 1929 , Evkaf Mat. S. 48)
“Bu havali’ de üç çeşit musiki vardır1-Uzun Havalar 2-Kadın oyunHavaları,3Erkek oyun Havaları.1.Uzun havalar tabir edilen bestelerdir . Bunları halk şairleri terennüm ederler ki, Avrupa musikisinde mevcut olan resitatifin mukabilidir . Bu uzun havalar, usül ile çalınmaz, her sanatkarın arzusuna göre serbestçe çalınabilir.”(Seyfettin ve Sezai Asaf, Yurdumuzun nağmeleri, İstanbul 1926 s. 3)
“…Ağız denilen mahalli üsluplar, daima “usulsüz” uzun hava tarzındadır .Urfa ağzı , Harput ağzı, Erzurum ağzı ,Acem(Azerbaycan) azı gezdiğim yerlerde meşhur ağızlardandır”.(Mahmut Gazi Mihal, Şarki Anadolu Türkü ve Oyunları ,a. G.e s. 487
“Anadolu da musiki iki ayrı ifade tarzına malikti.Bunlardan biri muhayyer (veya oldukça sabit) ritimli havaları ihtiva eder. Diğerz tarzda ise z ritim tamamıyla serbest olup, kelimeler” resitatif”e müşabi bir surette teganni olunur. Anadolu da birinciye “kısa hava “,diğerine “uzun hava” adı veriliyor. Adnan Saygun Musiki temel bilgisiKitap 4 İstanbul 1966 MEBs.134”
Dr.Markoff, “tür” tür adı altında belirlediği ezgileri iki guruba ayırıyor.
1.Vokal Melodiler;
a)Bölgesel isimlerle bağlı : Maya , Bozlak,(Türkmen ve Avşar)Hoyrat, Barak Yol Havası,Gurbet Havası, Yayla Havası.
c)Ağıtlar:Ağıtlar, Mersiye.
2.Instrumental Melodiler;
a)SoloInstrumental:Köroğlu,Kerem, Gazel, Lavik,Karakoyun.(DrIrene Judyth Markoff; Muisical Teory.(8)
Bizden önceki yazarlarımızın uzun havalarımız üzerindeki görüşlerini böylece özetledikten sonra Uzun Havalar üzerinde bir gezintiye çıkmadan önce yöremizde dinlediğim ağıtlar ve ninniler üzerinde duralım. Babasını, oğlunu, kocasını,eşini, bir yakınını kaybetmiş bir ağlayıcının eline bir saz verip de haydi ağla bakalım demek bu günkü kültürümüzde olmayacak işlerden birisidir.Çocuğunu uyutmak için ninni söyleyen bir annenin de eline saz verip de haydi ninni söyle demek de olmayacak işlerdendir. Ama Bu iki insan da müzik yapmaktadır. Bir taraftan da yaptığı müziğin sözlerini yaratmaktadır.
Yeniden dönüp Teke Yöresi Burdur Uzun Havalarını ve Kırık Havalarını inceleyelim. Kırık Havaların sözlerinin anlam , mana bakımından çekinik kaldıklarını görürüz. Uzun Havalarda ise işin çehresi değişerek söz en çarpıcı, en anlamlı, en vurucu bir aşamayı aşarak ruha akan, insanı yakan yaşanan olayı eksiksiz olarak duyuran ete kemiğe bürünmüş çok sesli bire türkü olmuş karşımıza dikilmiştir.
Uzun havalarımızın çoklarında ayrılık,gurbet, ölüm gibi ağır olayların getirdiği dertler sergilenir
“Gurbet felaketinin kurbanı olmuş, yeni gelinlerdir. “(9)
Kim gurbete gidiyorsa Dilindedir uzun havalar.
“Topladım çiçeği, benim dalda nem kaldı.
Gidiyorum gurbete , benim burada nem kaldı.”(10)
“Gurbet erkek için bir kurtuluş kapısı ,bir çözüm yolu olsa da, sonu belli olmayan bir serivendir.
Gene gurbet ele düştü yolumuz
Kim bilir ki nerde kalır ölümüz.
. .
Karlı dağdan aşar izim yolumuz
Gurbet elde yaman olur halimiz
Gurbette erkek hem sılayı, hem de gurbeti yaşar tüm yorgunluğu ile.
Yalandır şu fani dünya yalan
Sensin kahpe felek. Beni gurbete salan”(11)
Şimdi de yöre ustalarımızın söylediği türküleri hem okuyalım, hem de söyleyelim
. .
Kara buluk değil mi yağmuru yağdıran
Kahpe gurbet değil mi boyun eğdiren.Vay gelin of
Ahmet Ali Selçuk-Hasanpaşa(12)
Kendi sılasına sığmayan kişi
Gider gurbet ele güler mi başı.
Kerim Erdem –Kozağaç (13)
Gargıda galem ile yazı yazarım
Dedim çoktur da gurbet ilde gezerim
Habib Özyurt-Kozağaç(14)
Gurbete gitti diye unutman bizi
Gurbet ildir koç yiğidin vatanı (15).
ANA SAYFA